Ana sayfa » Tire: Renkli bir karambol
kaybolmaya yüz tutmuş bir ustalık: Keçe dokumacılığı

Tire: Renkli bir karambol

İzmir’in şirin ilçesi Tire’ye iki kez gittim. İlk gidişimde Ödemiş’de konaklamış, ilk gün köylerde dolaşmış ve ikinci gün ise Birgi’ye gitmiştik. Dönüş günü Tire’de mola vermiş ve yarım gün geçirmiştik. Bu sefer ise farklı bir rota izliyoruz. Milas köylerini dolaştığımız tatilin son sabahı erkenden yola çıkıyor ve öğle saatlerinde Tire meydanına ulaşıyoruz. Tire çarşılarında gezecek ve kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerin ustaları ile sohbet edecek, fotoğraf çekeceğiz. 

Tire kasabasının kadim bir tarihi var:

Tire tarihi 5000 yıl öncesine kadar uzuyor. Hatta ismi de bu köklü tarihin başlangıcına yani kurucusu olan ön Asya’nın ilk yerleşik kavmi Pelasgların üç kabilesine gönderme yaparcasına Hint-Avrupa dillerinde üç anlamına gelen kelime kökünden geldiği anlatılıyor.

Hititler, Frigler ve Lidyalılar bölgede hüküm sürmüş önemli uygarlıklar. Uygarlık tarihinde parayı ilk bulan medeniyet olan Lidyalıların (başkenti Sardes) prensi Gyges de ilk metal parayı Tire’de bastırır. Büyük Roma’nın Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılması sonrasında (395), Tire Piskoposluğu Anadolu’nun yedi büyük piskoposluğundan birisi olur (Küçük Menderes Senatörlüğü) ve Kadıköy (Kalkedon), İznik (Nikea) ve Efes konsüllerine katılır. Ayasofya’nın da yağmalandığı İkonoklazm döneminde bölgedeki dindarlar Tire ve çevresindeki mağaralarında ibadete devam ettikleri için yöre “keşişler şehri” olarak da bilinir (İstanbul’da Ayvansaray semtinde gezerken zangocu (kilise görevlisi) ile sohbet ettiğimiz ve hikâyesini dinlediğimiz Panaya Blakherna Kilisesi de aynı dönemde iz bırakmış önemli bir kilise).

14. yüzyıl başında Anadolu Selçuklularının mirasını taşıyan beylikler arasındaki çekişme sonrası Bizanslılardan alınarak Aydınoğlu beyliğine bağlanan Tire, Birgi’den sonra beyliğin başkenti olarak ilan edilir. Yıldırım Beyazıt dönemi ile beraber bölge Osmanlı egemenliği altına girer. Ankara Savaşı’nda Osmanlı sultanı 1. Beyazıt’ı yenen Timur, geçtiği tüm şehirleri yakıp yıkması ile bilinirken bir süre mola verdiği bu güzel şehre hiçbir zarar vermez (1402).

1919’da Yunan ordularınca işgal edilen Tire, efelerinin ve ordunun mücadelesi ile 1922’de özgürlüğüne kavuşur.

Tire Şehir Sineması
Tire Şehir Sineması

Tire köftesi:

Tire’ye varınca ilk iş Hacıbaba’da köfte yiyoruz. Şifalı tire otları ile beslenmiş danaların etinden şişte uzun uzun pişirilen meşhur Tire köftesi çok lezzetli. Yiyip de tadına doyamaz ve eve de götürmek isterseniz yolculuğa dayanıklı şekilde vakumlanmış paketler halinde de satılıyor.

Köftenin ardına da masaya ünlü peynir tatlısı geliyor. “Lor peyniri üzerine bir kaşık reçel” kadar basit bu tatlı oldukça güzel. Ödemiş köylerini gezdikten sonra geldiğim ilk Tire keşfimde her öğün Ödemiş köftesi yedikten sonra son durakta yediğimiz Tire köftesi hepimizin favorisi olmuştu, öneririm!

Tarihi Tire sokakları, konakları, hanları:

Tire’de modern binalardan çok eski mahalle ve çarşı ilgimizi çekiyor. Şehrin eski mahallelerine doğru yürümeye ve günümüzde kaybolan mesleklerin peşinde koşmaya başlıyoruz.

Cadde üzerinde bizi karşılayan ve cumhuriyet döneminde yapılan ilk sosyal yapı olan Kent Sineması (1927) restore edilmekte. Restorasyonda çalışan ustalarla konuştuğumuzda, bu güzel şehirde pek çok tarihi eserin olduğundan ve benzer çalışmaların yaygınlığından bahsediyorlar. 1927’de Bulgar bir müteahhit tarafından yapılan ve 1990’lı yıllara kadar sahipleri tarafından kullanıldıktan sonra Tire Belediyesine bırakılmış Gülcüoğlu Konakları da bu yapılardan birisi. Restorasyonu tamamlan iki konak 2007 yılında butik otel olarak hizmete açılmış. Rotamızın biraz dışında kaldığı için Barok Rokoko tarzına uygun tasarlanmış binaları göremesek de ara sokaklarda gezerken görebildiğimiz estetik etkileyici.

Osmanlı döneminin zengin mimari mirasına sahibine sahip, çok sayıda camiye, türbeye, hamama ve hana ev sahipliği yapan Tire sokaklarında, Kutuhan’da dolaşıyorum ve esnafla sohbet ediyorum. Burası kentin merkez çarşısı olarak 1441’de iki katlı olarak inşa edilmiş. Yapının bütününde yaklaşık 150 bağımsız oda var. 1857’de ve 1916’da geçirdiği iki büyük yangından (1857 ve 1916’da) sonra halen aktif olan 95 dükkan var. Ufacık dükkanlarda türlü türlü sanatlara ve az sayıdaki ustalarına rastlamak mümkün.

Kayıtlarda “Kütahya Han” olarak da anılan tarihi hanın restore edilerek günümüz ihtiyaçlarına uygun şekilde dönüştürülmesi, Tire Belediyesi’nin önemli projelerinden birisi.

Tire Ali Efe Hanı kahvesinde taş oynayan ahali
Tire Ali Efe Hanı kahvesinde taş oynayan ahali

Rahvan yarışları:

Ege yöresine özgü Rahvan yarışları bir önceki gün yapıldığı için bugün yorgun olan atlar, handa dinlenmeye çekilmiş. Han girişindeki kahvede oturmuş taş oynayan amcalarla sohbet ediyoruz.

Bedesten Caddesi üzerindeki Ali Efe Hanı’nın tarihi 1524 tarihine gidiyor. Üst katta 20 odası alt katta 17 odası olan hanın revakları on sene kadar önce yağmur nedeni ile çökmüş. Üst kat genellikle depo olarak kullanıldığı ve çökme tehlikesi de olduğundan han içinde dolaşmamıza izin vermiyorlar. Kahvede oturup çay molası veriyoruz. Tire’de de Ödemiş’de olduğu gibi çok sayıda berber var.

Atları göremeyince nallarını yenilenen atların fotoğraflarını çekebilmek için çarşıdaki iki nalbanta da gidiyoruz ama şansımız yolunda gitmiyor ve ustaları iş üstünde yakalayamıyoruz.

Keçe atölyeleri:

Keçe atölyeleri arasında dolaşıyoruz. Sohbet ettiğimiz ustalardan keçe yapımını ve inceliklerini öğreniyoruz. Özellikle turistlerin rağbet ettiği bu keçe-ipek karışımı kıyafetler ve eşyalar yurt dışına da ithal ediliyormuş ve bunların yapımında Güney Amerika’dan ithal saf yünler ve AB standartlarına uygun, sağlığa zararsız boyalar kullanıyorlarmış, bu nedenle maliyet de yüksekmiş. 

Tireli usta, ipek örtü üstüne renkli keçe parçaları ekliyor ve tüm işlemler bittikten sonra çok güzel bir battaniye ortaya çıkacak.
Tireli usta, ipek örtü üstüne renkli keçe parçaları ekliyor ve tüm işlemler bittikten sonra çok güzel bir battaniye ortaya çıkacak.

İpekli kumaşlar üzerini keçe ile kaplayarak yapılmış örtüleri ve kıyafetleri çok beğeniyorum. Siz de her keseye uygun çok güzel hediyeler ile Tire’den ayrılabilirsiniz. İpek ve keçe işlemeli şalları Sultanahmet’de Arasta’da da görmüştüm ama üretim yapılan atölyedeki çeşitlilik ve fiyatlar ile İstanbul’daki turistik fiyatlar kıyaslanamaz bile.  

Keçe yapımını ve inceliklerini öğrendikten sonra yıllara direnen başka bir meslek erbabı semer ustası ile sohbet ediyoruz.

Karambol oyunu:

Karambol, tarihi İspanya’ya kadar uzanan ve sadece Tire’de oynanan eski bir oyun. 2. Beyazıt zamanında (1497) İspanya’dan Osmanlı’ya kabul edilen Musevi vatandaşların çoğunlukla yerleştirildiği yerlerden birisi de 19. yüzyıl başına kadar sancak merkezi olarak bilinen Tire kenti olmuş ve ülkelerinden tehcir edilen bu Musevi nüfus yıllar boyunca Tire’de bu oyunu açık alanlarda oynamış.

Geçtiğimiz yüzyılın başında birçok kahvenin bahçesinde yer alan karambol sahalarından bugün şehirde yalnızca üç kahvede kalabilmiş. Bunlardan en aktifi olan Alay Parkı’na gidiyor ve günün her saatinde büyük bir ciddiyetle oynamaya devam eden özellikle orta yaş grubundaki insanların arasına karışıyoruz.

Tire karambol oyunu
Tire karambol oyunu

4×12 metrelik parlatılmış beton zemin üzerinde oynanan karambol, ikili ya da eşli olarak dört kişi tarafından oynanıyor. Oyuncular sıra ile saha kenarındaki başlama bandından kendi ahşap toplarını özel bir teknik ile fırlatarak hedefleri vurmaya ve oyun sırasını kendilerinde tutmaya çalışıyorlar. “Meşe” adı verilen topların en makbulü şimşir ağacından imal edileni. Şimşir, oldukça sağlam ve dayanıklı bir malzeme olduğundan bir meşe yaklaşık olarak 50-60 yıl kullanılabiliyor. Oyunda vurulmaya çalışılan küçük hedeflere “lek” adı veriliyor. Ahşaptan imal edilen dört adet lek oyundan önce belirli aralıklarla sahaya diziliyor. Oyuncular kendi meşelerini zaman zaman kadife bir bez ile parlatarak ya da zeytinyağında birkaç gün dinlendirerek bakım yapıyorlar.

Hiç sıra kaptırmadan bütün lekleri vuran oyuncu veya takım oyunu kazanmış oluyor. Sayı kazanmak için diğer bir yöntem de, oyuncuların yerde en az bir lek bırakmak şartıyla rakiplerinin meşelerini vurmaları. Vurulan meşenin sahibi diskalifiye oluyor ve oyuncular  eğer yerde birkaç lek bulunuyorsa yakınında bulunan leki vurarak rakip oyuncunun meşesine yaklaşmak suretiyle vurma olasılıklarını artırabiliyorlar. Atış yaparken zemini çevreleyen bantları da kullanmak mümkün.

karambolün gazoz kapaklarından skor panosu
karambolün gazoz kapaklarından skor panosu

Tire çevresi:

Biz gezimizi burada sonlandırıyoruz ama gerek çarşılarda gezerken gerek kahvede sohbet ederken duyduğumuz, öğrendiğimiz ama bir daha ki gelişimize kadar alacaklı olduğumuz daha çok yer var elbet. Şehirdeki pek çok tarihi camiyi ve çarşının tümünü görmeye vaktimiz yetmiyor.

Eğer bolca vaktiniz varsa ve su kenarında keyif yapıp huzur bulmak isterseniz şehrin kuzeyinde ve yükseğinde kalan Derekahve kanyonunu görmelisiniz. Yürüyerek gidilebileceği söylense de araba ile gitmek daha kolay olabilir.

Derekahve mahallesine kadar gitmişken buradaki altı kilise kalıntısı üstü cami olan Ayazma Emir Şemseddin Ali Bey Mescidini de görmelisiniz.

Meryem Ana, Kudüs’ten Selçuk’taki evine göçü sırasında bu ayazmada bir-iki yıl süre (44) ile kalmış ve Roma İmparatorunun Hristiyanlığı resmi din olarak seçmesinden ve İznik konsilinden (325) sonra burada inşa edilen kilise Tire’nin Yunan işgalinden kurtuluşuna (1922) kadar Hristiyan Rum halkın vaftiz törenleri için kullanılmakta imiş.

2. Beyazıt’ın emirlerinden Emir Şemseddin Ali Bey şehri fethe geldiğinde Ayazma’nın üstüne bir de mescit inşa ettirmiş ve böylece iki semavi dinin kutsiyetinin hoşgörü örneği olarak aynı mekanda buluşturulmuş olması bana yol tarif etmiş Tirelilerin de övünç kaynağı.

Tire pazarı:

Eğer Tire’ye hafta içi gitme şansınız olursa Salı günleri kurulan ve yüzlerce tezgâhı olan ünlü Tire pazarını da gezmeden gelmeyin. Ödemiş pazarı gibi bu Pazar da tüm esnafın beraberce yaptığı bereket duaları ile kuruluyor.

Tire’den ayrılmadan yanınızda anılar ve hediyeler de olsun isterseniz, keçeden yapılmış aksesuarları, kıyafetleri veya yolculuğa dayanıklı şekilde vakumlanarak da satılan Tire köftesini, sucuğunu, tulum peynirini ve mevsimine göre şifalı otları öneririm.

23.04.2012

4 thoughts on “Tire: Renkli bir karambol

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir