Fas’daki ikinci günümüzde, Fes’de parçalı bulutlu bir sabaha uyanıyoruz. Bugün öğlene kadar bize eşlik edecek olan yerel rehberimiz ile otelde buluşuyor ve zaman zaman hızlanan yağmur altında devam edecek gezimize Rcif Meydanı’ndan başlıyoruz. Eski şehre Bab Rcif kapısından giriş yapıyoruz. Surlarla çevrili şehrin kapıları arasında en meşhuru olan Bab Bou Jeloud (Mavi Kapı)’yı da rotanıza eklemeyi unutmayın!
İdrisi Hanedanı’ndan 1. İdris tarafından küçük bir Berberi şehri olarak kurulmuş Fes’in tarihi 9. yüzyıla dayanıyor. Tarihte Portekiz ile işbirliği içinde olmuş şehir, 1912’de Fransız himayesi dönemine kadar Fas Sultanlığı’nın başkenti imiş.
İspanya’nın güneyinden kara kıtaya olan göçler sonrasında şehrin nüfusu artmış ve şehir genişleyerek büyümüş. Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan tarihi Fes kenti (Medina) üç bölgeye ayrılıyor. Medinanın doğusunda “Fez el Bali bölgesi”ne Endulüslü Müslümanlar yerleşirken, batısında Tunus’dan göçenler yerleşmiş. Dönemin hükümdarı Kral Abul Hasan Okarı İspanya’dan kovulan Yahudileri koruma altına almış ve Kraliyet Sarayı’na yakın “Mellah” bölgesinde onlara yer vermiş (14. yüzyıl). Kraliyet Sarayı’nın bulunduğu bölge ise “Fez el Jdid” olarak adlandırılıyor.
Modern Fes kenti bölgesi (Ville Nouvelle) ise, Fransız işgali sırasında şekillenmiş ve bu bölgede Fransız mimarisi hakim.
1981’den bu yana Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan Medina bölgesinde, rehberimizin anlattığına göre 9000’den fazla sokak varmış ve araç trafiğine kapalı, en geniş yaya alanı olarak biliniyormuş. On gün süren Fas rotamızda, sokaklardan edindiğim izlenime göre Fas için turizmin önemi, ekonomik katkısı günden güne büyüyor ve gelen turist sayısı günden güne artıyor. Sokaklar ve dükkanlar hayli kalabalık.
Seffarine Meydanı’ndan geçiyoruz. Meydanda pek çok bakır atölyesi ve devam eden sokakta da ahşap atölyeleri var. Başka bir sokakta, ipek denilen kaktüs lifinden geleneksel kıyafetler dokuyan atölyeleri gördük. Bu atölyelerde çalışanlar da herhangi bir eldiven veya maske takmıyor çünkü her şey geleneksel yöntemlerle yapılıyor ve kimyasal ürün kullanmak yasak.
Rehberimiz eşliğinde, dolambaçlı ara sokaklardan, dar çıkmazlardan geçerek ülkenin eski başkentinde en çok görmek istediğimiz yer olan tabakhaneye ulaşıyoruz. Şehirdeki üç tabakhane içinde en bilineni Chouara Tabakhanesi’ne vardığımızda dar kapının önünde elimize tutuşturulan nane yapraklarını alıp merdivenlerden yukarı çıkıyoruz. Tarihi tabakhaneyi terastan fotoğraflıyoruz. Yağışlı havanın etkisi ile ortamdaki koku beklediğimizden çok daha az ve uzunca bir süre hem tabakhaneyi seyrediyor hem de dükkanda alışveriş yapıyoruz. Rcif Meydanı’ndan başlayarak binalar arasındaki nehri takip ederek de tabakhaneye ulaşabilirsiniz.
Tabakhanede 12. yüzyıldan bu yana aynı geleneksel yöntemlerle üretim yapılıyor. Keçi, inek, deve ve koyun derileri önce asit banyosuna sokularak yağ ve kıllardan arındırılıyor. Daha sonra amonyak içinde yıkanıyor ve yumuşatılıyor (beyaz kuyularda). Diğer kuyularda ise çeşitli bitki ve köklerden hazırlanan boyalar ile renklendirme işlemi yapılıyor. Puppy flower çiçeği ile kırmızı, çivit otu (indigo) ile mavi, safran ile sarı ve kına ile turuncu renk veriliyor. Tüm malzemeler doğal olduğu için çalışanlar herhangi bir maske veya eldiven kullanmıyor.
https://www.instagram.com/p/BhR2kMhDLqi/?taken-by=arpaboyuyol
Tunus’un Kayrevan şehrinden göçmüş el-Fihri ailesinin yerleştiği mahalledeki eski caminin yerine 859’da inşa edilen Karaviyyin Camii; zaman içinde bir ilim merkezi haline gelmesi ile İslam ve fen bilimleri üzerine dersler verilmeye başlanan, dünyanın kesintisiz eğitim veren en eski üniversitesi olma özelliğini taşıyor. Eğitim süresi 12 yıl olan üniversitenin mezunları uluslararası geçerliliğe sahip “İslam Bilimleri ve Arap Dili Edebiyatı” diplomasına hak kazanıyormuş. Gün içinde birkaç kez kapısının önünden geçmemiz rağmen her seferinde sokaktaki kalabalık ile sürüklenip bir türlü içeri girmeyi başaramıyoruz. Farklı bloglardan okuduğuma göre, aynı zamanda camiye açılan avludan girişe her zaman izin verilmiyormuş. Sormak lazım.
Sokaklarda dolaşırken bilgilendirme tabelalarını kaçırmamak lazım. Külliyenin yanında yer alan 1349 tarihli Karaviyyin Kütüphanesi (Qarqouiyine Library) Fas’daki en eski ve prestijli halk kütüphanesi olarak görülmeye değer. 14. yüzyıldan bu yana Kral tarafından atanan görevliler tarafından yönetilmeye devam ediliyor. 16. yüzyılda eklenen kıymetli el yazmaları ile zenginleşmiş kütüphane, Unesco tarafından “dünyanın hafızası” olarak anılıyor. Oldukça kıymetli bu hazineyi koruyan bakır kapının 4 tane kilidi varmış ve güvenlik amacı ile her bir kilit farklı bir kütüphane görevlisinde bulunurmuş.
Rehberimiz ile vedalaşıp ayrılıyoruz. Sokaklara geri dönmeden önce biraz dinlenmek için Bab Rcif Kapısı’nın az ilerisindeki kafenin terasına çıkıyoruz. Siyah poşet çay 15 dirhem, diğer içecekler (kahve, taze sıkılmış meyve suyu) 20 dirhem. Doyurucu görünen orta boy ince pizza ise 80 dirhem. Oldukça yavaş gelen servisi beklerken manzaranın tadını çıkarıyoruz.
O kadar dar sokaklardaki ev kapılarının nasıl evlere açıldığını çok merak etmiştik. Terastan bakınca, her evin yaşam alanının aslında içerde kalan bir avlu etrafında ve damlarda şekillendiğini görmek mümkün. Damlarda o kadar çok çanak anten var ki! Rehberimiz Türk dizilerinin oldukça yaygın izlendiğini anlatıyor. Hatta, bitmek bilmeyen Türk dizileri sırasında eşi ile tartışma yaşamamak için ikinci bir çanak anten aldığını gülerek anlatıyor. Bir anten ile iki binden fazla kanalı bedava izleyebiliyor ve bunun için 50 dolar karşılığında Çin malı ucuz çanak antenler alıyorlarmış ve herhangi bir vergisi de yokmuş.
Öğleden sonra Fes sokaklarında kayboluyoruz. Önerim, dersinizi şehre gelmeden önce çalışmanız ve gezip görmek istediğiniz tüm durakları haritada işaretlemiş olmanız. Sokaklar o kadar dar ve kalabalık ki, yüksek duvarlar arasında bir süre sonra her yeri birbirine benzetmeye başlamış ve çok yakın yerler arasında bile bir anda kendinizi farklı bir yöne giderken bulabilirsiniz. Bu anlamda, bugüne kadar beni en çok zorlayan şehirler, Fas şehirleri oldu! Yabancı bir blogda rastladığım yürüyüş rotasını ben kullanamadım ama size faydası olabilir!
Fas seyahatim öncesinde izlediğim rehber programlarda da bahsedildiği üzere, Fas’da özellikle Medina bölgesinde kandırılmak ve dolandırılmak istemiyorsanız kokartlı rehberler ile gezmelisiniz. Alışveriş yapmak isterseniz rehberler sizi güvenilir esnaf dükkanlarına götürüyor ve aralarında belirli bir oranda komisyon anlaşması yapıyorlar. Fes’deki fiyatları ve pazarlıkları gördükten sonra, alışveriş için acele etmemenizi önerebilirim; en azından birkaç dükkan gezin, fiyat sorun ve pazarlık yapın! Fes, deri ürün tercih ediyorsanız envai çeşit bulabileceğiniz adeta marka olmuş bir kent ama hem burada hem de diğer şehirlerde Çin ürünleri de oldukça yaygın ve gerek deri olsun gerek dokuma, her ürünün sahtesi mevcut. O kadar güzel şeyler var ki, alışveriş yapmamak çok zor ve yemek için ödediğimiz yüksek fiyatlara karşın iyi bir pazarlıkla ömürlük hediyeler bulmak mümkün. Deri eşya özelinde, Marakeş ve mavi şehir Şafşavan’da da aynı kalitede, el emeği ürünleri daha uygun fiyatlara bulduğumuzu söyleyebilirim.
07.04.2016
One thought on “labirent şehir: Fes”