Sabah erkenden yola çıktık. Düzce Kocayayla üzerinden erişilen çevre yaylaları gezmeyi ve uygun bir kamp yeri bulmayı umuyoruz.
Bu kış kampa gidemedik diyorduk ki, Nisan ayı başında kıştan kalma bir kamp güncesi yazıyorum.
Düzce Kocayayla’ya tırmanmaya başladığımız orman yolu açık ve bizi zorlamıyor. İlerledikçe yol kenarlarında birikmiş kar yığınları da yükseliyor.
Son bir haftadır şehir merkezlerinde dahi kuvvetli yağış uyarısı yapılmışken yaylada sağanak yağış ile karşılaşmayı bekliyorduk. Yolların halen kar ile kapalı olması ise bize sürpriz oldu.
Güneşin değdiği açıklarda erimeye başlamış kar yığınları önüne çıkan her taşın üzerinden çağlayarak akıyor. Dereleri tepeleri aşıyor ve öğlen saatlerinde Kocayayla (1480 mt)’ya varıyoruz. Buraya en yakın, bir kaç km mesafede görünen Güney yayla (1550 mt) ’nın yolu tamamen kar altında kalmış ve görünmüyor. Şehirli Yayla (1610 mt) rampası ise buz tutmuş. Zincir takmadan buraya kadar geldik ancak ilerisi güvenli görünmüyor.
Yaylada kar altından çıkmış ve nispeten yüksekte kalan bir kuytusunda kamp kuracağız.
Havada çiseleyen yağmur hızını almadan çadırlarımızı kurma ve yerleştirme telaşındayız. Gittikçe hızlanan rüzgara karşı ayakta zor durabiliyorum.
Daha önce de fırtınaya yakalanmıştık ancak bu sefer epey zorlanıyoruz. Tüm gergi ipleri sabitlendikten ve çadırların içleri düzenlendikten sonra yağış da iyiden iyiye hızlanıyor. Uyuyacağımız çadırı nispeten daha korunaklı kalabilmesi için yakın ağaç gövdelerini ve aracımızı siper aldık. İlk kamp günümüzde, daha gökyüzü tamamen kararmamışken uykuya dalıyoruz.

Kampta günler nasıl geçiyor?
Kampta ilk gece rüzgarlı geçti. Sabaha kadar yağmur zaman zaman azalsa da rüzgar hız kesmeden devam etti. Uyandığımızda hala başımızda ince bir sızı vardı.
Hava şartlarına aldırış etmeyen kuşlar nasıl da her gün şafak karanlığında coşku ile ötmeye başlıyorlar? Bu yaşam sevincini, heyecanı nasıl buluyorlar? Dışarıda onlar şen şakrak şarkı söylerken ben içeride miskin miskin uyuyamıyorum.
Gün güzel başladı. Gökyüzü silme bulutlu, henüz mavi rengi göremedik ama yağmur da rüzgar da kesilmiş durumda. Güzel bir kahvaltının ardından karşıdaki rampaya doğru yürüyüşe çıkıyoruz. Burada daha uzun süre konaklayabilmek için öncelikle su kaynağı bulmalıyız.
Toprak yol açık görünüyor ve ancak eğim gittikçe artıyor. Dönüp aracımızı alıyor ve Abant yaylalarına doğru bir rota çiziyoruz. 1700 metreye çıktığımızda birimizin telefonu çekmeye başlıyor. Güzel bir tur oluyor. Çeşme başında mola verdiğimizde dolu başlıyor ve dinene kadar araçta seyrediyoruz.
Öğleden sonra ve akşam çadırda geçiyor. Saatlerce kesintisiz yağmur yağıyor. Neyse ki rüzgar şiddetlenmiyor!

Kampta ikinci gece sabaha kadar yağmur dinliyoruz. Daha doğrusu, gün boyunca yağmış yağmuru dikenlerinde biriktirmiş nöbetçi ladin ağacı tüm gece esen rüzgar ile üzerimize ağlıyor.
Yeni güne yoğun sis altında uyanıyoruz. Biz kahvaltı yaparken sis biraz da olsa dağılıyor. İlk iş, çadırımızı biraz açığa çekiyor ve yeniden sabitliyoruz. İlk gece rüzgara karşı bizi sakınmış ladinler dün gece ise biraz kirletti. Çadır üzerindeki çam iğnelerini temizliyoruz. Önceki iki gün yağan sağanağa ve fırtınaya karşın çadır zemininde veya üzerinde herhangi bir nemlenme görünmüyor. Daha önce yaşadığımız sıkıntıları bu kez bertaraf edebildik gibi görünüyor.
Kış kampında neler yapılır?
Günün büyük bölümü çadırın içinde çevre vadilerden yaylaya inen sisin rüzgarla dansını seyrederek geçiyor. Uzun zamandır elime almadığım kitabımı nihayet bitirebildim.
Görüş açımızın genişlediği öğle saatlerinde dışarı çıkıp biraz dolaşıyoruz. Şehirli Yayla’ya ilk gün araç ile gidememiştik, yürüyerek deniyoruz. Güney Yayla’nın yolu halen kar altıda, dere yatağı ile ayırt edilemiyor. Şehirli Yayla’ya tırmanmak ise pek mümkün görünmüyor (1610 mt). 1km kadar ilerleyip sis altında kalmış Kocayayla’ya geri dönüyoruz.
Çevredeki en yüksek yayla olan Çiçekli Yayla’ya buradan uzun ve dik bir patikayı takip ederek çıkabilirsiniz. Orman içinde, 300 metre kadar tırmandıktan sonra dönüyoruz.
Araç ile gitmek isterseniz, Kocayayla’ya varmadan iki-üç km önce kuzeye doğru ayrılan bir sapak var. Haritadan kontrol etmenizi öneririm.

Kampta nasıl ısındık?
Kampta son gecemizde hava ayaza çekiyor ve don yapıyor. Gece tuvalet için uyandığımızda nihayet açık ve yıldızlarla aydınlanmış bir gökyüzü bizi karşılıyor, lakin buz tutmuş kış gecesinde gökyüzünü seyredebilmek ne mümkün! Bu gece, uyku tulumlarımızın konfor derecesini zorluyor.
Gece uyurken soğuktan dolayı fazla sorun yaşamadım. Uyku tutulumu tamamen kapattım ve başıma polar bir buff (boyunluk) giydim. Tulumum içine aldığım sıcak su torbası da her zamanki gibi çok faydalı oldu.
Şiddetli rüzgar ve yağış nedeni ile dışarıda fazla zaman geçiremedik. Haliyle, dışarıda soba kurup ateş yakmadık. Mavi çadırımız içeriye soba kurmaya uygun değil ancak veranda perdesine eklediğim fermuar sayesinde içerideki ocaktan kaynaklı ısıyı koruyabildik.
Su ihtiyacımızı yaylaya varmadan bir-iki km aşağıdaki çeşmeden karşıladık. Kocayayla’daki çeşme akmıyordu.
Kocayayla hakkında yazılmış farklı bloglarda yaylanın yaz-kış rüzgarı ile ünlü olduğu, yakınlarda ayı ve kurt inleri olduğu yazılmış. Gün boyunca türlü türlü kuş sesleri, geceleri baykuş ve çakal sesleri dinledik. Farklı bir ize rastlamadık.
Yayla çevresi eğimli ve karlı olduğu için orman içinde fazla dolaşmadık. Hava sıcaklığının uygun olduğu, güneşli bahar günlerinde bu çiçekli otlaklarda ne mantarlar olur diye hayaller kurmadan edemedim. İnsan burada döne dönem saatlerce mıhbaşı mantarı (marasmius oreades) toplar da yine doyamaz, öyle yeşil öyle rengarenk!

2-5 Nisan 2025