Ana sayfa » Kızılcahamam Orman Kampı
orman kampında keyifli saatler

Haziran ayının son günlerinde yola çıktık. İlk iki gece Bolu Gerede çevresinde, Haşat Yaylası yakınlarında kamp yaptık. Rotamıza Ankara Kızılcahamam yönünde devam edeceğiz.

Ankara coğrafyası hakkındaki sınırlı bilgim, Timur sultanının Anadolu’da ilerleyen ordusunu ve 30 bin kadar filini Ankara çevresindeki ormanlarda sakladığına dayanır (1402 – Ankara Savaşı). İlkokulda iken ise Ankara coğrafyası hakkında kışları soğuk, yazları kurak bozkır ikliminden bahsedilmişti.

Bolu-Ankara sınırını belirleyen Işık Dağı’na doğru tırmanıyoruz.

Kızılcahamam Karagöl Jeositi

Işık Dağı (2034 m) eteklerinde, orman yollarında ilerliyor ve kamp kurmak için uygun bir yer arıyoruz. Yaban hayatın aktifliği, suya yakınlık ve çevre temizliği gibi konuları kontrol ediyoruz.

Karagöl Jeoisiti
Karagöl Jeoisiti

Karagöl Jeositi, Işık Dağı zirvesi yakınlarında, yaklaşık 1600 metrede, çamlık tepeler arasında yer alıyor. Akarsuların, milyonlarca yıl önce süregelmiş jeolojik yer hareketleri ile açılan çukurda birikmesi ile oluşmuş. Karagöl, bir kaç metre derinliği olan sığ bir göl olarak tarif ediliyor. Gölde balık olmadığı, göl suyunun tatlı ve içilebilir olduğu yazılmış. Köyden gelen toprak yol sapağında geniş bir çeşme var.

Karagöl jeositi, Ankaralılar arasında popüler bir kafa dinleme ve kamp adresi. Bugün Cumartesi ve göl çevresi oldukça kalabalık görünüyor.

Salın Yaylası ve Göleti

Kısa bir molanın ardından Çankırı sınırına doğru devam ediyoruz. Salın Yaylası’ndan geçiyor ve gölet kıyısında mola veriyoruz. Ormanlık alan oldukça kalabalık görünüyor. Gölet kıyısında ise balıkçılar sıralanmış.

Kavşağa kadar geri dönüp Emekli Dede Tepesi’ne (2085 m) doğru devam ediyoruz. Çankırı sınırına doğru ilerlerken toprak yol gittikçe bozuluyor. Araştırdığıma göre, tepenin güney etekleri ormanlık iken kuzey yamacı kurak imiş. Çankırı yönünde yaylalar varmış.

Salın Yaylası ve Göleti
Salın Yaylası ve Göleti

Daha fazla ilerlemeden geriye dönüyor ve yol kenarında, daha ziyade piknikçilerin yerleştiği bir düzlükte mola veriyoruz.

Bugün arazide 75 km yol aldık ve yorulduk. Emeklidede yönünde tırmanırken dar bir virajda arka sol tekerimiz su arkına düştü. Mitsubishi L200 model bir kamyonet ile seyahat ediyoruz ve aracımızın diferansiyel kilidi var. Gün boyu sıcaktan ve kalabalıktan öyle yorulmuşuz ki tam da böyle durumlar için geliştirilmiş bu özelliği kullanmak aklımıza gelmiyor.

Neyse ki şanslı idik! Tekerleğin düştüğü boşluğu çevreden topladığımız kütük ve taş parçaları ile doldurarak tekerin zemine tutunmasını sağlayabildik. Fazla zorlanmadan çukurdan çıkabildik.

Kamp yerleşimi

Saat geç olmadan uygun bir yer bulup yerleşmek ve yemek yemek istiyoruz. Çevrede kısa bir keşif yaptıktan sonra yol kenarında akan bir dere ve yer yer derinleşen derenin sığ kaldığı bir aralık görüyoruz.  Dereyi aracımız ile geçerek orman kıyısına yaklaşıyoruz.

Derenin bu tarafına pek geçilmediği aşikar. Çevredeki ağaç gölgelerinde bırakılmış çöp yığınları, izmarit atıkları, kırık şişeler, plastik atıklar, bebek bezleri, tuvalet kağıtları veya birer metre aralıklarla açılmış yer ateşi izleri görmüyoruz.

Emekli Dede tepesi
Emekli Dede tepesi

Yüksek bir ağacın geniş gölgesinde çadırımızı kuruyor ve yerleşiyoruz. Gün batımında esen rüzgarlar ile hava serinlemeye başlıyor. Güneş batmadan yemeğimizi yiyor ve ortalığı topluyoruz.

Hava nihayet serinlemeye başlıyor. Gün batımında ise hızla soğuyor. Polar montlarımızı giyiyor ve dere kenarında yürüyüş yapıyoruz.

Kampta üç gece konakladık ve doğa ile iç içe, sessiz sakin geçen bu vakitten oldukça keyif aldık. Ormanda gezdik, kitap okuduk ve sohbet ettik.

Toprak zemin nemli olmak ile birlikte, kurak mevsimin etkisi ile de olsa gerek yenebilir mantar bulamadık. Sepetimiz boş kaldı. Yanımızda getirdiğimiz konserve gıdaları tükettik.

Üçüncü gece dolunay ışığı ve gök gürültüsü ile geçiyor. Pek uyuyamıyoruz, sabaha karşı yağan yağmur sonrasında ıslak bir güne uyanıyoruz. Bugün kampı toplayacağımız için öncesinde tüm malzemeleri güzelce temizlemeli ve kurutmalıyız. Neyse ki, biz kahvaltı yaparken kara bulutlar dağılıyor ve güneş tüm ekipmanı kurutuyor.

Bugün Kızılcahamam merkezine doğru ilerleyeceğiz. Kızılcahamam coğrafyası, milyonlarca yıllık bir geçmişi günümüze taşıyan ender güzelliklere sahip. Kızılcahamam-Çamlıdere Jeoparkı sahasında kalan belli başlı doğa harikalarını görmek istiyoruz.

Orman kampı
Orman kampı

Haymana Karası

Bir akşam üstü gölgeye çekilmiş çay içiyorduk ki uzaktan gelen çan sesleri gittikçe yaklaştı. Önümüzden geçen kalabalık sürüyü seyre daldık.

İki yüz kadar koyun ve kuzu, hoplaya zıplaya yaklaşık bir saat süresince önümüzden geçiş yapıyor. Bir tane kangal kırması arkamızdan dolaşıyor. Aralarda koşturan iki çoban köpeği daha var. Hiç ortalıkta yokken bir anda geride kalmış bir kuzunun peşinde veya az sonra sürünün önünde beliren iri ve kara köpek ise gözümü korkutuyor. Oturduğum yerde, kımıldamadan seyrediyorum.

“Haymana Karası” ismini Ankara’nın güneyini kaplayan sarı bozkırlardan alıyor. İklimin sertliğine, sıcağa ve soğuya dayanıklığı ile biliniyor. Aynı zamanda akıllı ve uysal olduğu için koyun yetiştiricilerinin tercih ettiği bir köpek ırkı miş.

Bu köpek ırkı yüzyıldan uzun süredir Haymana yaylası köylerinde yetiştirilmekte ve ancak nesli tükenme riski altında olduğu söyleniyor. Ankara’da idari yetkililer ve araştırma enstitüleri tarafından koruma altına alınması bekleniyor.

2-4 Temmuz 2023

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir