Bugün rotamızın 12. günü ve yorulmaya başladık. Batı Karadeniz’de kamp rotası hazırlıkları yaparken rotayı Araç yaylalarından sonra Kastamonu şehir merkezine çevirmiş ve tüm günü buraya ayırmayı planlamıştık. Ancak, bayram tatilinde, resmi müzelerin ve çarşı pazarın kapalı olacağını düşünerek rotayı değiştirdik. Geçtiğimiz bir hafta boyunca batı ve kuzeyde kalan Kastamonu ilçelerini dağ bayır gezdik, Küre Dağları’nı aştık ve şehir merkezine öyle ulaştık. Bugün, 2018 yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti olarak seçilmiş Kastamonu şehir merkezini gezeceğiz.
Aracımızı, tarihi şehir merkezinde meydana inmeden çarşıya yakın bir ara sokakta parkediyoruz. Kastamonu Kalesi restorasyonu devam ettiği için dar sokaklardan çarşıya iniyor ve ilk adres olarak Tabakoğlu Pastırma ve Sucuk dükkanına giriyoruz. Çocukluğumdan aşina olduğum lezzet beni şaşırtmıyor!
Pide için 100 gr’lık bir porsiyon çemensiz pastırmanın fiyatı 14 TL. Kahvaltılık (çemenli) pastırmanın kilosu 130 TL ve ekmeklik (çemensiz) pastırmanın kilosu ise 140 TL olarak satılıyor.
Birer porsiyon ekmeklik pastırma alıp sokağın karşısındaki ekmekçiye (pideci) gidiyoruz. Burada pastırmalı ekmeklerimizi yiyor ve Kastamonu şehir gezimize başlıyoruz. Patent enstitüsünden, Daday adına coğrafi olarak tescillenmiş etli ekmeği muhakkak tatmalısınız. Kastamonu’nun yöresel mutfağı oldukça zengin ve lezzetli!
Kastamonu tarihi şehir merkezini hakkı ile gezmek isterseniz tam bir gününüzü ayırmanız gerekecektir. Anadolu’nun en eski şehirlerinden birisi olan Kastamonu, “Evliyalar şehri” olarak da bilinir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden günümüze ulaşmış hanları, hamamları gezebilir, çoğu restore edilmiş tarihi camileri, külliyeleri ve türbeleri ziyaret edebilirsiniz.
Dar sokaklardan, kimi restore edilmiş kimi yıkılmak üzere görünen tarihi ahşap konakların arasından geçerek Kastamonu Arkeoloji Müzesi‘ne varıyoruz. Kastamonu Arkeoloji Müzesi’ni, sabah 08:30-12:30 ve öğleden sonra 13:30-17:30 arasında ziyaret edebilirsiniz.
Çok büyük bir müze olmamakla birlikte, farklı farklı zaman dilimlerine ait eser çeşitliliği ile oldukça zengin bir müze olarak değerlendirebilirim. Yontma taş devrine tarihlenmiş balta ve çekiç başları takvimi MÖ 50 binlere kadar götürüyor. Tunç devrinden, MÖ 2 binli yıllardan miras kalmış ve ancak büyüteçle görülebilen incelikli detaylar bizi hayran bırakıyor. Akdeniz ve Ege arkeolojisinden aşina olduğumuz Helenistik figürleri Batı Karadeniz’de Pondus dönemi mirası olarak görmek mümkün. Mermer yerine ahşabın zengin olduğu verimli topraklarda motifler de çamur veya ahşap üzerine işlenmiş.
Gördüğümüz tek mermer lahit içindeki saçı, elbise parçaları ve kemikleri net olarak belirgin kadın iskeleti dikkatimizi çekiyor. Yaklaşık 2 metre uzunluğunda ve 6 ton ağırlığındaki lahit Araç’ın Kavacık Köyü’ndeki kazıda bulunmuş. İskeletin baş hizasında içi kemiklerle dolu bir bohça daha olması, lahdin ikinci de defa kullanıldığını gösteriyor. Lahit içinde ayrıca üç tane pişmiş toprak kap ve biri kırık gözyaşı şişesi bulunmuş.
Romalı bir generalin Taşköprü’de kurduğu Pompeiopolis (MÖ 60’lı yıllar) antik kentine ve Devrekani’de Kınık Yamaş yerleşmesi (MÖ 4000’li yıllar) kazılarında bulunmuş eserler de yine bu müzede görülebilir.
Devrekani Kınık kazısı buluntuları arasındaki bir üzüm salkımı öyle incelikli işlenmiş ki ancak büyüteç yardımı ile ayırt edebiliyoruz.
Aynı camekânda, MS 2 bin yılına tarihlenmiş ve boyu 10 cm olan tunçtan bir savaşçı figürü de var. Üzerindeki savaşçı kostümü, silahları tek tek işlenmiş. Büyüyeç arkasında sergilenen diğer bir bronz parça üzerine ise mitolojik bir yaratık olan griffon kabartması işlenmiş.
Üzerindeki hiyeroglif yazıda Hititli bir saray görevlisinin ismi “Taprammi” okunan çanak üzerinde geyik ve domuz avı sahneleri ile aslan – boğa mücadelesi sahnesi yer alıyor (MÖ 13. yüzyıl).
1941 yılında müze olarak düzenlenmiş bina, 30 Ağustos 1925 tarihinde Atatürk’n şapka devrimi ile ilgili tarihi konuşmasında da ev sahipliği yapmış. Bayram arifesinde, biz müzeyi gezerken bahçede de 30 Ağustos Zafer Bayramı resmi törenleri için düzenleme yapılıyordu.
Çay boyunca yürüyor ve Cumhuriyet Meydanı’na çıkıyoruz. Kastamonu Etnoğrafya Müzesi (Liva Paşa Konağı) da yine bu cadde üzerinde ziyaret edilebilir.
Cumhuriyet Meydanı’nda ilk durağımız Abdurrahmanpaşa Lisesi oluyor. Anadolu’da açılan ilk lise, yazar Rıfat Ilgaz’ın da okuduğu ve Hababam Sınıfı serisine ilham veren lise olarak aslında hepimizin aşina olduğu bir okul. Babamın lise anılarının geçtiği ve dedemin hafızasında kalan bir kaç Fransızca kelimenin filizlendiği adres!
Tarihi Kastamonu Lise’nin ana kapısı çay kenarında olmak ile birlikte ilk açılışı meydana bakan ve bugün Kastamonu Üniversitesi Rektörlük binası olarak hizmet veren taş binada imiş.
Sultan 2. Abdülhamit döneminde iki ay sadrazamlık görevini üstlenmiş ve 1883 yılında Kastamonu Valiliği’ne tayin edilmiş Abdurrahman Paşa, Kastamonu’da görev yaptığı dokuz yıl boyunca şehrin imar edilmesi, ticaret ve eğitim alanlarında gerçekleştirdiği reformlar ile şehirde önemli izler bırakmış. Kastamonu-İnebolu yolu ve Anadolu’nun ilk lisesi bu dönemin eserleri arasında sayılabilir.
Kastamonu Hükümet Konağı (Kastamonu Valilik binası), Cumhuriyet dönemi mimari tarihine yön vermiş isimlerden birisi olan mimar Vedat Tek’in önemli eserlerinden bir tanesi. Bina çevresinde tören hazırlıkları devam ettiği ve mesai saati olduğu için binanın içini gezmenin uygun olmayacağı düşünüyoruz ama bu tarihi binanın içerisini de görmek isterdim. Alacaklıyız!
Cumhuriyet Meydanı’ndaki yönlendirme tabelaları ile çevredeki pek çok tarihi noktaya ulaşabilirsiniz. Biz, Nasrullah Köprüsü’nden geçip şehrin diğer önemli meydanı Nasrullah Meydanı‘na çıkıyoruz. Kastamonu’da görülmesi gereken camilerden birisi olan Nasrullah Camii’ni es geçiyor ve meydana bakan arastaya girip hızlı bir hediyelik alışverişi yapıyoruz.
Kastamonu çekme helvası ve taş baskı işlenmiş bez bir çanta alıyorum. Ağustos ayı meşhur Taşköprü sarımsağı için de hasat zamanı ve hem köy yollarında kurulan tezgahlarda hem de şehir merkezinde bolca bulabilirsiniz. Geleneksel tekniklerle üretilen Siyez bulguru ve Sarıkılçık pirinci (Tosya) Kastamonu’da bulabileceğiniz diğer yöresel hediyelikler olabilir!
Tabakoğlu’nda yaptığımız pastırma, sucuk ve tulum peyniri (Kargı tulumu) alışverişinin ardından elimiz kolumuz dolu olarak şehirden ayrılıyoruz.
Kastamonu’nu şehir merkezine 16 km mesafedeki Kasaba Köyü’ne gidiyoruz. Kasaba Köyü Mahmut Bey Camii, Kastamonu Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne bağlı olarak koruma altına alınmış. Yıl boyunca ziyarete açık camide herhangi bir ısıtma alt yapısı bulunmadığı için cemaatle ibadet ancak yaz günlerinde yapılabiliyor.
1366 yılında Candaroğlu Beylerinden Adil Bey’in oğlu Emir Mahmut Bey tarafından yaptırılmış. 2005 yılında Vakıfların mülkiyetine geçmiş, dıştan oldukça sade görünmek ile birlikte iç yapı süslemeleri ve tarzı nadir örnekler arsında sayılıyor.
Bindirme tekniği ile çivi kullanılmadan yapılmış Kastamonu’nun tek camisidir. Orijinal giriş kapısı Liva Paşa Konağı Etnoğrafya Müzesi‘nde sergileniyor. Dışardan bakıldığında oldukça sade olan camide, 2007 yılında, süslemeler harici onarım yapılmış. Kasaba Köyü Mahmut Bey Camii, 2014 yılında Unesco Dünya Mirası Geçici listesine alınmış. Camiyi, Anadolu’da ziyaret etme fırsatı bulduğu en etkileyici ve kendine hayran bırakan mabedler arasında kesinlikle ilk sıralarda sayabilirim.
Gün batmadan Ilgaz Dağı‘na varmak üzere yola devam ediyoruz.
29.08.2018
4 thoughts on “Kastamonu’da 2 saat”