Osmanlı Sultanı’nın İstanbul’u fethinden yüzyıllar sonra Dolmabahçe sahiline inşa edilmiş son Osmanlı yönetim binasını ve Osmanlı hanedanına ev sahipliği yapmış harem dairelerini geziyorum. Bugün Beşiktaş ve Tophane arasında kalan bölge, bir zamanlar İnönü Stadyumunu’da kapsayacak kadar geniş bir körfez imiş. 17. yüzyılda yüzlerce gemi tarafından hafriyat taşınarak doldurulmuş ve Dolmabahçe ismini almış.
2. Mahmut vefat edince, oğlu Sultan Abdülmecid Topkapı Sarayı’nı tamamen terk etme kararı alır. Tam da Osmanlı’nın “hasta adam” olarak anılmaya başladığı bu dönemde, Sultan görkemli bir saray hayal etmektedir. Bu hayalini kalfalıktan yetişerek baş mimarlığa yükselmiş, saray mimarı Balyan ailesine anlatır. İnşaat yavaş ilerlemiş olsa da, Dolmabahçe Sarayı 1856 yılında Osmanlı Devleti’nin idari merkezi ve hanedanın evi olarak faaliyete başlar.
Saray inşası kapsamında Has Bahçe (saray bahçesi), Beşiktaş Sahil Sarayı, Saray Tiyatrosu, Saat Kulesi, Dolmabahçe Camii ve bugün İnönü Stadyumu’nun olduğu bölgede yer almış Has Ahırlar gibi harici yapılar da yer alır.
Dolmabahçe Sarayı, devrin Avrupa sarayları örnek alarak tasarlanmış ve son 6 Osmanlı padişahına ev sahipliği yapmıştır. Mimarisinde Rokoko ve Barok stiller tercih edilmiştir. Barok mimarinin en belirgin farklıllığı olarak saraydaki her sütun, vazon, tablo ve merdiven çift ve simetrik şekilde yerleştirilmiştir.
Dolmabahçe Sarayı – rehberli tur
Dolmabahçe Sarayı, Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı tarafından yönetiliyor ve ziyaret için müzekart geçerli değil. Öğrenci veya öğretmen indiriminden yararlanabilirsiniz. Gişede bilet alırken, günlük ziyaretçi kotası kontrol ediliyor ve sadece Selamlık Bölümü için veya Selamlık ve Harem Bölümleri için ortak bir bilet alternatifleri sunuluyor. Bu bilet, aynı gün içinde Beşiktaş Meydanı’nda yer alan Saray Koleksiyonlar Müzesi için de geçerli. Bence aynı gün içinde her iki müzeyi de gezebilmek için geniş bir zaman ayrılmalı. Dolmabahçe Sarayı’nın ardından günlük saray yaşantısında kullanılmış ev eşyalarının, sultanların kişisel eşyalarının, kitapların, oyuncakların ve türlü aksesuarın sergilendiği bu müze de görülmeli!
Güvenlikten kontrolünün ardından Dolmabahçe Sarayı’nın ilk avlusu olan Has Bahçe’ye (Selamlık Bahçesi) ulaşıyorum. Sarayın Hazine Kapısı (iç avlu kapısı) da en az Dolmabahçe Caddesi’ne açılan Saltanat (Merasim Kapısı) kadar estetik tasarlanmış. Bu avludaki havuz ve etrafındaki gül ağaçları güneşli bir hava ve denizden gelen hafif bir koku ile sizi bir anda başka zamanlara götürüyor.
Ziyaretçiler gruplar halinde ve ancak rehber eşliğinde sarayı gezebiliyor. Türkçe ve İngilizce dillerinde iki farklı tur düzenleniyor. Saray salonlarında, halı ile belirlenmiş yol üzerinde, orijinal parke döşemeye basmadan yürüyoruz. Dönemin en etkileyici eserlerinin bir arada toplandığı saray koridorlarında rehberimiz eşliğinde dolaşıyoruz.
Saray içinde amatör fotoğraf veya video çekimine izin verilmiyor.
Dolmabahçe Sarayı – Selamlık Bölümü
Devletin idari işlerinin yürütüldüğü Selamlık bölümündeki gezimiz yaklaşık 40 dakika sürüyor. Çok daha gösterişli döşenmiş bu bölümdeki tablolar, hat yazılarındaki altın varak süslemeler ve İngiliz kristalleri göz alıyor.
“Saltanat Katı” şeklinde ifade edilen Selamlık bölümünün üst katındaki salonda Rus Çarı 2. Nikolay’ın hediyesi plan kutup ayısı postları ve 88 metrekare genişliğinde yekpara bir Hereke halısı serilmiş. Salonu 80 kollu ve 1,5 ton ağırlığında olan sarayın ikinci büyük avizesi aydınlatıyor.
Zülveçeyn Salonu’nu sünnet, nişan törenleri, cemaat ile namaz kılınması, aile sohbetleri, dini sohbetlerde aile tarafından kullanılıyor. Gösterişli salonun iki önemli özelliği var: Sarayda yer alan iki Fransız bakara kristali avize ve kündekâri tekniği sadece bu salonda kullanılmış. Bu teknik tüm zemini kaplayan ahşapları arasında yapıştırıcı madde olmaksızın geçme-kakma tekniği ile birleştirilmesini sağlıyor.
Sarayın Harem bölümünde yer alan Mavi Salon da aynı amaç ile kullanılmakta.
Saraydaki mobilyalar ve eşyaların çoğu yurt dışından alınmış veya saraya hediye edilmiş. Ancak döşemeler, perdeler ve halılar Hereke işi tercih edilmiş.
Saraya elektrik altyapısı döşenmeden önce tüm avizeler gaz ile yakılıyormuş. Kalorifer teçhizatı Sultan 5. Mehmet Reşat döneminde döşenmiş (1910-12). Öncesinde ısınmak için mangl kullanılıyormuş.
Avrupa’da eğitim almış ve Batı sanatına, görgüsüne hakim padişahların yaşamış olduğu Dolmabahçe Sarayı’nda kendilerinin ve diğer hanedan üyelerinin çaldığı Batılı müzik aletlerini de görmek mümkün!
Selamlık koridorlarında Alman imparator 2. Wilhelm tarafından hediye edilen ahşap bir kilise orgu görmek de mümkün. Devrin İslam halifesi olan Osmanlı Padişahı’nın sarayında, Hristiyanlık dinine ait bir müzik aletinin büyük bir özenle korunmuş ve sergilenmiş olması ilginç geliyor ve saygı uyandırıyor.
Org kabininin hemen yan tarafında, Halife Abdülmecit Efendi’ye ait bir 19. yüzyıl Harem kadını portresi asılmış. Halife, bu tablosunda imam nikahlı eşi Şehsuvar Kadın Efendi’yi resmetmiş.
Selamlık Bölümü – Muayede Salonu
Selamlık bölümü gezisi Muayede (Tören) Salonu’nun tanıtımı ile tamamlanıyor. Görkemli salonun tamamlanması üç yıl sürmüş. Muyaede Salonu, yılda iki kez bayram sabahlarında, bayram namazı ve padişahın hanedan üyeleri ile bayramlaşması sırasında ve ilaveten bazı önemli devlet törenlerinde kullanılmış. Günümüzde de bazı resmi davetlerde kullanılmakta.
Salon yaklaşık 2000 metrekare genişliğinde ve tavnı 36 metre yüksekliğinde. 25 metre çapındaki kubbesinden sarayın en büyüğü olan 750 ampüllü ve 4,5 ton ağırlığındaki İngiliz kristali avize sarkıyor.
Muayede Salonu’nun çevresinde 56 sütun var ve zemininde sarayın en geniş, 124 metrekare büyüklüğünde yekpare el dokuması Hereke halısı serilmiş.
Saray rehberinin detaylı olarak anlattığı Muayede Salonu’nda her zaman için sembolik bir taht bulunuyor. Ancak salonda resmi bir merasim yapılacak ise Padişah’ın kullanacağı altın taht Topkapı Sarayı’ndan getirtilir ve törenden sonra geri gönderilirmiş.
Yabancı elçiler, misafirler, gazeteciler ve saray orkestrası (mızıka-i hümayun) töreni salonun balkonlarından izlermiş. Ancak tahtın üzerine denk gelen balkon terası hem Osmanlı Sultanı’nın güvenliğini hem de saygınlığını korumak için dar tutulmuş ve her zaman boş bırakılmış.
Teraslarda yer alan üç boyutlu izlemi veren tablolar ayrıca dikkat çekici!
oldukça geniş olan salon yerden ısıtmalı olarak tasarlanmış. Salonun altında geniş bir külhan varmış ve burada kok kömürü yakılırmış. Sıcak hava borular ile sütunların altındaki ızgaralar sayesinde salona ulaşırmış.
Dolmabahçe Sarayı – Harem Bölümü
Deniz tarafına açılan gösterişli merdivenlerden bahçeye iniyor ve sarayın etrafını dolaşarak diğer cephede kalan Harem kapısına gidiyorum. Dolmabahçe Sarayı’nda, Topkapı Sarayı‘ndan farklı olarak Selamlık ve Harem bölümleri tek çatı altında (monoblok) şekilde tasarlanmış. 115 bin metrekare üzerine kurulu sarayda, bu iki ana bölüm 160 metre uzunluğundaki bir koridor ile birbirine bağlanıyor.
Devam eden restorasyon çalışması ve güvenlik kontrolü nedeni ile turistler diğer farklı bölüm girişleri için Has Bahçe’ye yönlendiriliyor. Diğer yandan, 285 odası ve 43 salonu olan Dolmabahçe Sarayı’nı hiç mola vermeden gezip görmek de pek mümkün olmasa gerek! Bahçeye çıkmak, biraz mola vermek ve boğaz havası almak iyi geliyor.
Harem bölümü, Osmanlı Padişahı’nın evi ve ailesi ile yaşadığı alan olarak, günlük hayata uygun olarak çok sade ve gösterişsiz şekilde dekore edilmiş. Selamlık bölümünde olduğu gibi gösterişli altın varaklar, kabartma tavanlar kullanılmamış. Avizeler ve şamdanlar oldukça sade seçilmiş.
Kadın Efendiler Bölümü, Valide Sultan Bölümü ve Hünkâr Dairesi bölümlerinden oluşan Harem’de 8 adet daire bulunur. Bu daireler arasında da mevlit, kandil, sünnet törenleri gibi etkinliklerde ortak kullanılan büyük salonlar yer alıyor. Kadın Efendiler Bölümü’ndeki her daire bir birine komşu ikişer katlı apartmanlar gibi düşünülebilir. Cariye Dairesi’nden üst kattaki Kadın Efendi Dairesi’ne merdiven ile geçiş yapılabiliyor.
Cumhuriyet döneminde, Atatürk ve İnönü İstanbul ziyaretlerinde Dolmabahçe Sarayı’nı kullanmışlar. Atatürk’ün kullandığı çalışma ve yatak odası Harem’de Hünkar Dairesi bölümünde kalıyor. Pembe Salon’dan geçerken, Atatürk’ün odası, banyosu, hastalığı döneminde kullandığı özel eşyaları görülebilir. Bu dönemde kurulmuş olan asansör sistemi, günümüzde tekerlekli sandalye kullanan ziyaretçiler için halen aktif şekilde kullanılıyor.
Dolmabahçe Sarayı’nda 400’den fazla orijinal tablonun sergilenmekte. Saray koridorlarında dolaşırken fetihten dört asır sonra yaşamış İtalyan asıllı saray ressamı Zonara’nın İstanbul kuşatmasını ve fethini tasvir ettiği çeşitli tabloları izleyorum.
Camlı Köşk ve Kuşluk Bahçesi
Harem bölümünden dışarı çıkınca Harem bahçesine doğru değil de ters yönde Camlı Köşk’e doğru yürürseniz Kuşluk Bahçesi’ni görürsünüz. Buradaki kafeslerde farklı cinslerden güzel kuşlar besleniyor. Kuşluk Bahçesi’nde ise siyah İsveç tavuğu, tavus kuşu, beyaz benekli tavuk, kolyeli sülün, Fizan tavuğu ve yörük tavuğu gördüm.
Ben gittiğimde Camlı Köşk restorasyona alınmış ve ziyarete kapalı idi. Sarayın Alay Köşkü olarak kullanılmış bu bölüme de koridorlar ile ulaşmak mümkün. Hanedan üyeleri Camlı Köşk’ün pencerelerinden caddeye bakar ve tören alayını, askerleri, Mekke ve Medine’ye erzak, hediye götüren alayları izlermiş.
Ağustos 2012
9 thoughts on “Dolmabahçe Sarayı”