Günün ilk ışıkları ile çıktığımız Kazbek Dağı eteklerinin ve yaklaşık 2.170 metredeki Gergeti Trinity Kilisesi’nin muhteşem manzarasını arkamızda bırakıp öğle olmadan tekrar yola çıkıyoruz. Başkent Tiflis’e doğru ilerleyeceğiz. İlk durağımız olacak Daryal Geçiti Sovyet rejimi döneminden miras gelen resimli seyir terası ile oldukça popüler bir fotoğraf durağı. Ananuri Kalesi içindeki Kilisesi’yi ziyaret edeceğiz. Kutsal şehir Mtsheta (Misketa) ve kale içindeki Svetitskhoveli Katedrali’ni göreceğiz.
Daryal Geçiti ve duvar resimleri
Döne döne devam ettiğimiz Askeri yol üzerinde kayak merkezlerine çıkan turistler için de bilinir bir durak olan Daryal Geçiti’ndeki seyir terasında kısa bir fotoğraf molasının ardından yola devam ediyoruz. Terasın manzarası sonsuz bir özgürlük hissi vaat ediyor (2.400 metre).
Ananuri Kalesi ve Katedrali
Tiflis’e yaklaşık 70 km mesafedeki Ananuri Kalesi ve sur içindeki Ortodoks Kilisesi’ni tekrar ziyaret ediyoruz. Dün geldiğimizde kapalı olan kilise kapısının önünde bugün artık görmeye alıştığımız ve üstümüze alınmadığımız asık yüzlü, yaşlı bir teyze bekliyor.
13. yüzyılda bölgeyi yöneten Aragvi derebeyine ait kale pek çok savaşın ardından defalarca yıkılıp yapılarak 19. yüzyıl başlarına kadar kullanılmış. Sur içinde kalan küçük kuleler, piramit külahlı kule, su kuyusu ve düklerin kabirlerine ev sahipliği yapan sahildeki harabe kilise kalıntısının yanı sıra en çok ilgiyi 1689’da inşa edilmiş Meryem Kilisesi’nin muhteşem taş işlemeli duvarları çekiyor. Özellikle batı cephesindeki ince Gürcü işçiliği, hayat ağacı, çeşitli hayvan ve bitki figürleri ile diğer semboller görülmeye değer! Kilisenin içindeki çoğu fresk 18. yüzyılda çıkan yangında hasar görmüş.
Aragvi Nehri’nin döküldüğü Zhinvali baraj gölü kıyısında yer alan kale kompleksi 2007 yılından bu yana Unesco Kültür Mirası listesinde yer alıyor.
Mtsheta Kalesi ve Svetitskhoveli Katedrali
Henüz Tiflis şehri kurulmamış ve doğu-batı krallıkları birleşmemişken, Mtsheta şehrinde yaşayan Kral Mirian Kapadokya’dan yola çıkan misyoner Azize Nino’nun etkisi ile çok tanrılı dinini terk ederek Hristiyanlığı kabul eder. İberya Kralı’nın 558’de başkenti Tiflis’e taşıması sonrasında da Mtsheta şehri Gürcistan için dini merkez olarak addedilir.
Şehre tam da ikindi sıcağında varıyoruz. Aracımızı surların önüne park ediyoruz. Ardına kadar açık sur kapılarından içeri girdikten meydana kadar giden dar sokaklarda pek çok kafe ve hediyelik eşya dükkanı var. Meydana geldiğimizde ise sur içinde kalmış büyük bir kilise görüyoruz. Unesco Dünya Mirası listesinde yer alan Svetitskhoveli Katedrali’nin hem içi hem de dış cephesi görülmeye değer. Gürcü tarihinin pek çok önemli Kral’ı ve Kraliçe’si de son durağı olmuş mabedin orijinal inşası 4. yüzyıla tarihleniyor.
Tiflis’e 20 km mesafedeki bu tarihi şehre taksi ile ulaşım yaklaşık 30 Lari tutuyor.
Aramıza yeni katılan Misha, iki gün boyunca bize rehberlik yapacak ve Gürcistan hakkındaki sorularımızı yanıtlayacak. Bir hafta boyunca doğudan batıya, kuzeyden güneye 1500 km yol yaptığımız komşumuzda bakalım günlük hayat nasıl geçiyor?
05.08.2015
The architecture of the present Svetitskhoveli Cathedral, which dates from around 1020, is based on the cross-dome style of church architecture, which emerged in Georgia in the early Middle Ages and became the principle style after the political unification of Georgia by Bagrat III (978-1014). The characteristic of this style is that the dome is placed across all four sides of church. The structure of the church is intended to ensure good acoustics. The dome of Svetitskhoveli was reconstructed several times over the centuries to keep the church in good condition.
The basic stone used for the Cathedral is a sandy yellow with trimmings, while around the apse window a red stone is used. The green stone used in the drum of the cupola is from the 17th century. The curved blind arcading throughout is unaltered from the 11th century.
A large window occupies most of the western top side of the church. The decoration shows the Christ sitting and two angels at the both sides. The original sculpture on the wall has not survived, but was restored several times, most recently in the 19th century.