Ana sayfa » Boston: Müzeler
Boston Güzel Sanatlar Müzesi

Harvard ve MIT gibi başarılı üniversiteleri ile tanınan ve genellikle eğitim-kültür seviyesi yüksek insanların yaşadığı Boston şehri, ekonomik olarak da ABD ortalamasına göre pahalı bir şehir olarak tarif edilebilir. ABD tarihinin başladığı, ilk göçmen gemisi Mayflower’ın demirlediği Massachusetts eyaletinin başkenti, 17. yüzyıldan bu yana, ABD tarihindeki milliyetçi ve vatansever akımların da tetik noktası olmuş. Bu anlamda, tarih meraklısı turistlerin buluşma noktası denebilir. Boston‘da gezeceğiniz müzeler hem ülke hem de kıta tarihini tanımak adına size yeni ufuklar açacaktır!

Sert geçen kış ile sıcak yaz iklimlerine karşın özellikle ilk bahar ve kızıl yapraklı Kasım günleri müze ziyaretleri için uygun olacaktır.

Boston’da şehir içi ulaşım:

ABD’nin en eski metro hattına sahip olan şehir aynı zamanda deniz seviyesinde ve düz zemin üzerine kurulmuş. Yürüyerek de rahatça gezebilirsiniz. Boston’da modern şehir ile tarihi yapıları iç içe görebilir ve mimari olarak yadırgamadan yürümeye devam edebilirsiniz. Genel olarak hayli düzenli ve temiz bir şehir.

Beş renkte farklı metro hattı sayesinde şehrin merkezi aktarma duraklarında hat değiştirerek istediğiniz yere rahatça gidebilirsiniz.Örneğin kırmızı hat ile üniversite şehri Cambridge’e, yeşil ile tarihi şehir merkezine ve gri hat ile okyanusa komşu ve yüksek iş plazaları ile günden güne ünlenen mahallelere kısa sürede varmak mümkün.

Özellikle rüzgarsız ve yağışsız havalarda, bisiklet kiralamak da tercih edilen bir yöntem. Park yeri problemi ve yüksek trafik cezaları nedeni ile gençler arasında araç sahipliği pek tercih edilmiyor. Uber ile şöförlü araç çağırma ve Bostonluların günlük veya saatlik olarak araç kiralayabildiği Zipcar uygulamaları yaygın olarak kullanılıyor.

Fenway Park - Beysbol Stadyumu
Fenway Park – Beysbol Stadyumu

Boston’a gittiğiniz mevsime göre gezip görebileceğiniz, keyifli zaman geçirebileceğiniz pek çok alternatif aktivite sayılabilir.

Bu yazıda gezdiğim müzeleri kısa kısa anlatacağım. Sorularınızı veya görüşlerinizi eklemek isterseniz aşağıya yorum bırakabilirsiniz.

Freedom Trail – Özgürlük Yolu

Mayflower gemisi ile Kraliçe topraklarından yeni dünyaya gelen ilk göçmenlerin (1620) çocukları tarafından kurulmuş olan şehir, yüzyıl boyunca İngiltere’ye karşı isyanın ve savaşların da başkenti olmuş.

Krallığın kolonilere uyguladığı yüksek vergileri protesto etmek için, gemilerle gelen çuval çuval çayların okyanusa döküldüğü gece (1773) İngiltere’ye karşı verilen savaşın tetiğini çekmiş.

Boston Tea Party ismi ile organize olan dönem liderlerinin, askerlerinin, entelektüellerinin evlerini, toplantı merkezlerini, çatışma alanlarını ve mezarlarını ziyaret edebileceğiniz “Freedom Trail” rotası, Boston’da her mevsim keyifle yürüyebileceğiniz ve bir kaç durak dışında tamamen ücretsiz bir güzergah. Downtown’da başlayan rota, İtalyan Mahallesi’ni geçiyor ve nehrin karşısında Bunker Hill tepesinde, İngilizlere karşı kaybedilmiş bir savaş alanında sona eriyor.

Rota boyunca, 16 tarihi ziyaret noktasını geçiyor ve kendi adıma hiç de aşina olmadığım bir tarihe şahit oluyorum. Boston şehri, her ne kadar ABD’nin en Avrupai şehri olarak yorumlanıyor olsa da bence kesinlikle orta Avrupa mimarisinden çok farklı. Özellikle eski ve nezih semtlerinde Londra‘daki blok apartman mimarisi göze çarpıyor!

Bu anlamda, Beacon Hill tepesinin ızgara sokaklarında kurulmuş tarihi mahallede dolaşmak da oldukça keyifli! Noel arifesinde süslenmiş, ışıl ışıl dekore edilmiş tuğla evler, dar sokaklar arasında sessiz sakin dolaşmak insana neşe veriyor.

Boston’un en çok fotoğraflanan ve özellikle Amerikalı bloggerların Arnavut kaldırımları ile ön plana çıkardığı sokak başı, Acorn Street!

Önceleri köle olarak yeni kıta ile tanışan Afrikalıların bağımsızlıklarını kabul eden ilk şehir meclislerinden birisi yine Boston (1863). Afro-Amerikalıların Özgürlükler Ülkesinde verdikleri mücadelenin anlatıldığı Müze‘nin , ABD’deki ilk bağımsız okullarının, ilk bağımsız ibadethanelerinin bulunduğu güzergah da yine Beacon Hill mahallesinin sokaklarından geçiyor.

Aynı zamanda birer yürüyüş rotası olan alternatif (İrlandalılar, Kadınlar vb) açık hava müzeleri dışında şehirdeki yerleşik müzeler de hayli zengin.

Seyahat bütçenizde ekonomik davranmak adına, müzelerin ücretsiz programlarını önceden araştırmanızı öneririm.

Boston Fine Arts Museum – Güzel Sanatlar ve Arkeoloji Müzesi

Şehrin en popüler müzesi kısaca MFA olarak anılıyor. Altı devasa salonunda farklı alanlarda sabit ve geçici sergilerin yer aldığı müzeyi her Çarşamba akşamı saat 16 – 22 arasında ücretsiz olarak gezebilirsiniz. Kapıdaki ziyaretçi sırasını takip ederek içeri girebilirsiniz. Girişte, hangi ülkeden geldiğiniz ve e-mail adresinin gibi temel ziyaretçi bilgileri talep ediliyor. Eşyalarınızı hemen girişte, ücretsiz emanet odasına teslim etmenizde fayda var. Daha sonra siz salonlar arasında gezerken bir görevli uyardığı zaman geriye dönmek zor geliyor, zira hayli geniş bir müze!

Boston Güzel Sanatlar Müzesi
Boston Güzel Sanatlar Müzesi

Girişte, çocukluk kahramanımız “Winnie the Pooh” geçici sergisini de ücretsiz olarak hızlıca gezdikten sonra müzenin kat planını gözden geçiriyoruz. Bu müzeyi, Boston University’de arkeoloji doktorası yapan bir arkadaşım ile gezme fırsatı bulduğum için hayli şanslıyım. Üç saatlik turumuzda sadece bir kata odaklanıyor ve kendi adıma yepyeni bir dünya ile, antik orta ve Güney Amerika tarihi ile, Mayalar ve Aztekler ile tanışıyorum.

2019’da tekrar şehre gittiğimde ise bu kez Antik Nubia Now! geçici sergisini gezme ve daha önce bilmediğim kadim bir uygarlık ile tanışma fırsatı yakalıyorum.

Cambridge şehri, Harvard Üniversitesi ve müzeler

Harvard ve MIT (Massachusetts Institute of Technology) üniversiteleri, Charles Nehri’nin karşısında, Cambridge şehrinde yer alıyor. Buraya yine T Metro hattı ile rahatça ulaşabilirsiniz.

Özellikle Harvard, tarihi binaları ile turistlerin ilgi noktası. Üniversiteli gönüllüler tarafından düzenlenen ücretsiz turlara katılarak binaları ve üniversite tarihini daha yakından tanıyabilirsiniz. Ben, sadece bahçelerde geziyor ve temiz havayı soluyorum.

Harvard Semitic Museum

Harvard kampüsünde ziyaret etmek istediğim iki müze var. Harvard Semitic Museum, Harvardlı arkeologlar ve bilim adamları tarafından Orta Doğu ve Mısır topraklarında bulunmuş eserlerin sergilendiği ücretsiz bir müze. Amerikalılar için farklı olabilir ancak bu coğrafyadan olan bir insan için hayli zayıf diyebilirim. En üst kattaki mumya ve altın taht ilginizi çekebilir.

Harvard Semitic Museum
Harvard Semitic Museum
Harvard Peabody Museum of Archaeology and Ethnology

1866 tarihli müze, yine Harvardlı arkeologlar ve bilim adamları tarafından hazırlanmış Kuzey, Orta ve Güney Amerika tarihi adına zengin bir müze. Özellikle Kızılderili kabilelerin geleneksel yaşamları ve savaşlar ile ilgili bölümler ilgimi çekiyor. Giriş ücreti 16 USD ve aynı bilet ile oldukça zengin bir sergi sunan Doğa Tarihi Müzesi’ni de gezebilirsiniz.

Harvard Museum of National History

Üç katlı binadan, diğer bir popüler müze olan Harvard Museum of National History binasına içerideki bir kapıdan geçiş yapabiliyorsunuz. Yani, tek bilet ile iki farklı müzeyi gezebilir ve ilgi alanınıza göre oldukça keyifli zaman geçirebilirsiniz. Bilet ücreti 16 USD.

Harvard Peabody Museum of Archaeology and Ethnology
Harvard Peabody Museum of Archaeology and Ethnology

Doğa Tarihi Müzesi biyolojik ve zoolojik zenginlik adına oldukça değerli fosillere ev sahipliği yapıyor. Dinazor iskeletleri müzenin en ilgi çekici bölümü.

1887-1936 yılları arasında, camdan yapılmış meyve ve bitkilerin sergilendiği bölüm özellikle ilgilimi çekiyor. Burada sergilenen bazı bitkilerin bugün neslinin tükenmiş olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Isabella Steward Gardner Müze Evi

Isabella Steward Gardner, babasının vefatı sonrasında yüklü bir mirasa sahip olmuş vizyoner bir koleksiyoner. Özellikle Avrupa ve Rönesans dönemi sanatçılarının eserlerini topladığı koleksiyonu sergilemek için, sağlığında evini müze olarak bağışlamış. Evin her bir odası,  özellikle bir döneme veya bir sanat akımına adanmaksızın, ev sahibinin zevkine göre döşenmiş.

Türkiye’de, o kadar zengin bir coğrafya üzerinde yaşıyor ve farklı kültürler ile kapı komşusuyuz ki; bu zengin koleksiyon beni çok fazla etkilemiyor. Her salon için görülmesi gereken eserler broşürde özellikle belirtilmiş. Broşürü takip ederek iki saat içinde evin tüm salonlarını gezip görüyorum.

Isabella Steward Gardner Müze evinin avlusu
Isabella Steward Gardner Müze evinin avlusu

Müzede en çok, dönemin ABD başkanların ve önemli kişilerinin el yazıları ile Gardner’a gönderdiği teşekkür ve tebrik mektuplarının sergilendiği bölüm ilgimi çekiyor. Avrupa Rönesans dönemine özel bir ilginiz veya şehirde bol vaktiniz yok ise, bu müzeye bütçe ayırmak yerine Public Garden’da ördeklere ekmek atmanızı önerebilirim. Bilet ücreti, 15 USD.

Mapparium

En sevdiği oyuncakları arasında bir dünya atlası olan her çocuk için ilgi çekici gelebilecek olan müze ise Mapparium! Giriş ücreti 6 USD olan salonun girişinde sizi bir rehber karşılıyor ve yarım saat süresince patent hakkı alınmış, interaktif bir dünya küresinin içinde etrafınızı seyrediyorsunuz.

Aynı seansa katıldığım Amerikalılar etrafımızı kaplayan küreye hayran hayran bakar ve Avrupa’daki ülkelerin yerlerini birbirine gösterirken ben yeni bir şey göremiyorum!

Harita 1935 dünyasını gösteriyor. ABD’nin büyük ekonomik buhran sonrası ve tüm dünyanın 2. Dünya Savaşı öncesi stresini çektiği bu yıllar aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınların, henüz pek çok medeni ülke anayasasında sözü bile edilmezken, seçme ve seçilme hakkını kullanarak mecliste söz sahibi olduğu yıllar olarak tarihe geçmiş!

Dünya haritasında, ilkokul’da öğrendiğim ve bugün olmayan SSCB ile Yugoslavya’yı görüyorum.

Mapparium dünya küresi
Mapparium dünya küresi
Ocak 2019

3 thoughts on “Boston: Müzeler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir