İki gündür hız kesmemiş yağışın ardından bu sabah güneşli, pırıl pırıl bir sabaha uyanıyoruz. Doğu Karadeniz yaylalarının havası hiç belli olmuyor! Ne hayaller ile geldiğimiz Gito Yaylası‘ndan bolca eğlenmiş ve dinlenmiş olarak ayrılıyoruz.
Badara Yaylası‘nda kısa bir mola verdikten sonra Fırtına Deresi kıyısına kadar iniyoruz.
Ayder Yaylası, bayram trafiğinin de etkisi ile hayli kalabalık ve iki sene önce geldiğimde hayran kaldığım yayla atmosferinden hayli uzaklaşmış!
Vakit geç olmadan tekrar yükseklere çıkma niyetindeyiz. Ayder Yaylası’ndan Kavrun veya Avusor ve Huser Yaylaları’na minibüs veya arazi şartlarına uygun özel aracınız ile çıkabilirsiniz. İki sene önce geldiğimde Kavrun Yaylaları’na çıkmıştım. Bu kez Huser ve Avusor yaylalarına çıkmayı deneyeceğiz.
Huser Yaylası
İki gündür devam eden yoğun yağmura rağmen toprak yolda riske giriyor ve 2400 metre yüksekliğindeki Huser Yaylası’na doğru tırmanmaya başlıyoruz. Aracımız 1950 metrede ikinci kez çamura saplanıp yolda kaldığında ekip olarak karar vakti geliyor. Aynı noktadan, ardımızda bıraktığımız manzarayı peş peşe fotoğrafladığım iki kare size de bir fikir verebilir.
Ekipten bir arkadaşımız araç ile olmaz ise yürüyerek Huser Yaylası’na gitmekte kararlı. Peşi sıra bir arkadaş daha katılıyor. Ben de istiyorum ama güneşin batmasına dört saat kalmışken ve yoğun sis altında yürüyerek 500 metre tırmanmayı ve Ayder’e kadar geri dönmeyi, saatlerce üşüyüp ıslanmayı göze alamıyorum. Şoförümüz aracı çamurdan kurtarmaya uğraşırken ekipten iki arkadaş, ağır fotoğraf çantalarını da yanlarına alarak yürümeye başlıyorlar Bir kaç sonra sis içine gözden kayboluyorlar.
Çıktığımız yolun bir kısmını geri indikten sonra “Macig Kafe – Huser 2700 metre” yazılı tabelanın ters yönüne, Avusor Yaylası’na doğru sapıyoruz.
Avusor Yaylası
2420 metre rakımlı Avusor Yaylası bir Laz köyüne ait. Buradaki tüm yaylacılar Laz ve kendi aralarında Lazca konuşuyorlar. Fotoğraf çekilmeyi pek sevmeseler de hoş sohbet insanlar. Bize günlük yaşamlarından, sıkıntılarından ve planlarından bahsediyorlar. Yaylada elektrik köylülerin kurduğu iki adet mikro HES ile üretiliyor. Çığ tehlikesi olduğu için taş evler oldukça alçak yapılmış. Tavanlar kapının üzerinden başlıyor. İleride dağınık şekilde ahşap evler de görünüyor ama sis bulutu içinde ekipten fazla uzaklaşmıyorum.
Taş evler arasında dolaşırken Rabia teyzeye misafir oluyoruz. Rabia teyzenin yaşı hayli ileri ve anlattıklarını bir bölümününde gelini bize Türkçe çeviri yapıyor.
Rabia teyze Ayder Yaylası‘ndan bahsediyor. Sözlerine “Bizimkiler” diye başlıyor ve eskiden büyüklerinden duyduğu hikayeyi bize de anlatıyor.
Bizimkiler, karşı Kavron’daki Rumların ışıklarını gördüler. Gece yola çıktılar ve ay ışığında yolu bulup dere kenarına indiler. İndikleri düzlüğü ay ışında indikleri dere anlamında ay-der dediler. Kavron’a çıktılar ve Rumları kovdular.
Meydandaki “Şaşgun Bakkal”da çay ve çorbalarımızı içip ısınıyoruz. Bu esnada Huser Yaylası’ndan dönen bir araç yolda arkadaşlarımızı görmüş. Yukarı doğru yürümeye devam ediyorlarmış.
Kahvede yanan sobadanın etrafını sardık, ısınıyoruz. En güzel köşeye yerleşmiş Ahmet amca ile sohbet ediyoruz . Bize Lazların ve Megrellerin tarihinden, Gürcistan‘da yaşanan zorluklardan bahsediyor.
Saat geç olmaya başladı ve sis tekrar ağırlaştı. Kavrun Yaylası’na doğru dönmeden, Ayder Yaylası’na iniyoruz. Bu gece Ayder Yaylası‘nda konaklayacağız.
Arkadaşlarımız ancak hava karardıktan sonra Ayder’e dönüyorlar. Huser Yaylası’nda pek kimseyi görememişler. Şanslarına Ayder Yaylası’na inecek bir araca rastlamışlar ve aşağıya kadar araç ile inmişler.
21.08.2012
herşey güzel hoş fakat orada bulunan kız çocuğunun ismi Elif değil Zeynep Nisa!
İlginiz için teşekkürler Elif hanım; çocuklarla epey de sohbet etmiştik ama hatırımda yanlış kalmış; dip notu düzeltiyorum; Zeynep’e sevgiler.