Dağları tepeleri aşıp ancak ikindi saatlerinde İnebolu ’ya varıyoruz. Bu akşam için konaklamayı planladığımız noktaya halen 100 km’den fazla mesafemiz olduğu için İnebolu’da hızlı bir tur atıp yola devam etme niyetindeyiz. Rota hazırlık aşamasında, rotanın her bir günü için, günlük rota, kat edilecek mesafe ve güzergâh üzerinde gezilecek yerler dağılımında daha dikkatli olmalıyım!
Abaş Tepe ve Geriş Tepe arasındaki vadiden denize açılan İnebolu yolunu (İnebolu Şosesi) takip ederek limana yakın, ücretsiz bir otoparka aracımızı bırakıyoruz.
İnebolu tarihi
Antik çağ kalıntılarına bakılarak İnebolu bölgesinin bir İon şehri olarak kurulduğu ve Amasra kolonisi ile yakın ilişkileri olduğu söylenebilir. O dönemler, denizden iç bölgelere yol olmadığından kara bağlantısı ancak İnebolu’nun batısında, doğal bir limanı olan Zarbana bölgesinden ve buradan başlayan kervan yolu üzerinden sağlanabilmiş.
Eski ismi ile Zarbana yeni ismi ile Özlüce Köyü, Doğanyurt – Cide – Bartın güzergâhında, İnebolu merkezine 14 km mesafede yer alıyor. Türkiye’de limanı olan tek köy Özlüce Köyü, Osmanlı döneminde bir Rum yerleşkesi imiş. Lozan Barış Anlaşması sonrası yaşanan mübadele ile köye Türkler yerleşmiş ve köyün ismi de değiştirilmiş. Özlüce Köyü, İnebolu çevresinde çadır ve karavan kampı için uygun adreslerden birisi olarak tavsiye ediliyor.
Lidya Krallığı’nın yıkılmasının ardından önce Pers Krallığı’nın sonra da Romalıların ve Bizans İmparatorluğu’nun hâkimiyet kurduğu topraklarda, 11. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya akın eden Türk Selçuklu Beyleri yerleşmiş. Anadolu Selçukluları`nın ardından gelen Candaroğlu Beyliği döneminde İnebolu ismini almış. 1873’de kaza olarak Kastamonu sancağına bağlanmış ve artan imar faaliyetleri ile kısa sürede gelişip kalkınmış. Yollar açılmış ve binalar kâgir olarak yapılmış. 1880’de ve 1885’de iki büyük yangın geçirmiş. 1885 yangınından sonra kent, ızgara planlı çarşı etrafında yeniden imar edilmiş.
İnebolu Limanı’nın ticari önemi antik çağdan günümüze kadar süregelmekte. 19. yüzyılda Avrupa ile ilişkilerde olan gelişmeler, Kastamonu’nun en önemli ihraç kalemi tiftiğe olan talebi artmış. İnebolu’ya çıkan tüm yollar daha da önem kazanmış ve yol inşaatları yapılmaya başlanmış. Avrupa’da hızla yayılan sanayi devriminin, el emeği üretime sekte vurması beklenirken Kastamonu sancağının Valisi Sırrı Paşa İnebolu Limanı’nın ve İnebolu Şosesi`nin inşasına başlamış (1882). Halefi, Vali Abdurrahman Paşa da aynı kararlılıkla devam etmiş ve 1907’de karayolunun da açılması ile Kastamonu-İnebolu hattındaki ticaret hacmi artarak süregelmiş. Hem tüccarların hem de müşterilerin haklarını savunmak, düzeni sağlamak amacı ile 1881 yılında kurulan “İnebolu Ticaret ve Ziraat Loncası” da Osmanlı Devleti’nde kurulmuş ilk ticaret odaları arasında yer alır.
Mondros Mütarekesi (1918) sonrasında Anadolu şehirleri, toprakları günbegün işgal edilirken sırtını Karadeniz’in zorlu coğrafyasına dayamış bu liman şehri direnmiş. Anadolu halkının kurtuluş mücadelesi verdiği yıllarda İnebolu Limanı, denize ve dış dünyaya açılan tek nokta olarak silah ve asker sevkiyatında önemli rol üstlenmiş.
İşgal ordusunun el koyduğu silah ve cephane, yine işgal altındaki başkent İstanbul’dan bin bir güçlükle kaçırılarak teknelerle ve takalarla İnebolu’ya getirilmiş. Buradan da elden ele taşınarak bugün “İstiklal Yolu” olarak işaretlenmiş güzergâh boyunca düşmana direnen ve savaş veren Kuvay-i Milliye güçlerine ulaştırılmış.
Özellikle kayıkçıların verdiği cefakâr mücadele, TBMM tarafından 11 Şubat 1924 tarihinde yapılan 99. oturumunda 66 numaralı kanunla İnebolu Mavnacılar Loncası’na, “Beyaz Şeritli İstiklâl Madalyası ve Beratı” ile takdir edilmiş.
İnebolu Kent Müzesi
Bugün bayramın son günü ve çarşıdaki dükkânların bir bölümü açılmış. Sokaklara serilmiş tezgâhların ve pazar arabalarının arasından geçip İnebolu Kent Müzesi’ne gidiyoruz.
Taş bir binada faaliyet gösteren müzenin ilk katı İstiklal mücadelesine ayrılmış. Burada döneme ait çeşitli video kayıtlarını ve fotoğrafları izleyebilir, resmi makamlarla olan yazışmaları, kullanılan silahları ve diğer yadigârları görebilirsiniz.
Üst katlarda ise, İnebolu’nun arkeolojik dönemlerini araştıran kazılarda bulunan eserler ve yöresel kıyafetler sergileniyor.
Samsun içlerinde ve Merzifon bölgelerinde de şahit olacağımız mübadele anılarına İnebolu’da da rastlıyoruz. Pontus Krallığı döneminden itibaren bu güzel coğrafyanın misafir ettiği Ortodoks Hristiyan İnebolulular 30 Ocak 1923 tarihli ve tek kıstas olarak “din” unsurunun belirlendiği “Yunan ve Türk halklarının mübadelesine ilişkin sözleşme” uyarınca Yunanistan’a göç etmek zorunda bırakılmış. Sadece, Türkiye’de İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada’da oturan Ortodoksların ve Yunanistan’da batı Trakya’da yaşayan Müslümanların muaf tutulduğu uygulamaya göre Anadolu’dan 1 milyon 200 bin kişi ve Yunanistan’dan 500 bin kişi göç etmek, atalarının topraklarını terk etmek zorunda kalmış. Göç 1923-24 yıllarında yoğun olmak ile birlikte 1930 yılına kadar devam etmiş.
İnebolulu Rumlar, Atina ve Pire arasındaki bölgede yerleşmişler ve yeni kurulan mahallelerine Anadolu’da terk ettikleri köylerinin isimlerini vermişler: Erkistos (Çamlıca Köyü), Acitonos (Yenimahalle – 1530’daki Türkçe ismi ise Acidnos imiş) ve Patriyos (Karadeniz mahallesi).
Internette bulduğum bir on-line projede, Türkiye’de köy ve yerleşimleri araştırabilir, eski/yeni adını görebilir veya üye olarak ekleme/güncelleme yapabilirsiniz. İnebolu ve Karadeniz tarihi hakkında hazırlanmış bu sayfada çeşitli makaleler, sahte peygamberin hikayesi, siyah beyaz fotoğraflar ve çeşitli belgeler bulunabilir.
MS 2. yüzyılda gelip İnebolu’ya yerleşen, kendini Zeus’un üçüncü nesilden torunu ve insanlığın ışığı olarak tanıtan sahte peygamberin namı o kadar yayılmış ki İnebolu’nun Roma’dan, İstanbul’dan, Anadolu’dan ve Balkanlardan ziyaretçileri eksik olmazmış. Tanrı yılan Glykon adına paralar dahi basılırmış.
Yazar Oğuz Atay’ın memleketi İnebolu’nun kırmızı aşı boyalı cepheleri ile dikkatimizi çeken tarihi evleri Kültür Bakanlığı, Kastamonu Valiliği ve Ankara Mimarlar Odası’nın “İnebolu Evlerini Yaşatma Projesi” çerçevesinde koruma altına alınmış. Proje kapsamındaki 350 evin çoğu restore edilmiş.
Bordo rengi, Aşı Köyü’nden çıkarılan toprakla yapılan aşı boyasından elde ediliyor. Aşı boyası, deniz kenarında inşa edilmiş bu ahşap evleri 20 yıl boyunca rahatlıkla koruyabilmekte imiş.
Yağışı bol coğrafyanın evlerindeki çatılar da genellikle dört tarafa eğimli ve denizden çıkarılan marla taşı (Arduaz) taşları ile örtülmüş. Geleneksel yöntem sayesinde , Karadeniz’den esen poyrazlara karşı çatının dayanıklılığı artırılır; taşın geniş, ince ve düz yapısı ile ısı yalıtımı sağlanırmış.
Binaların giriş ve bodrum katları yine rutubeti önlemek ve ısı yalıtımı sağlamak amacı ile taştan örülmüş.
İnebolu’da alışveriş
Kuzey Anadolu’nun Karadeniz’e bakan yamaçlarında yetişen şimşir ağacından yapılan kaşıkların değerini 2010 yılında Şenpazar’da katıldığım fotoğraf gezisinden hatırlıyorum. Emektar ustaları Aşıklı Köyü’nde fotoğraflamıştık. Yaklaşık iki hafta sürecek Batı Karadeniz rotamızda kısa sürede çok yere gitmeye çalıştığımız ve bayram tatili sebebi ile pek çarşı pazar gezemiyor, zanaatkar ustalara denk gelemiyoruz. İnebolu çarşısında gördüğümüz açık bir dükkândan aldığımız şimşir çatallar ve uzun saplı bir kepçe ile kamp mutfağımızdaki eksikleri tamamlıyoruz.
Bugün günlerden Perşembe ama İnebolu’ya Salı ve Cumartesi günleri gelirseniz muhakkak halk pazarına da uğramalısınız. Bu pazarda yerel ürünler ve yeni lezzetler bulabilirsiniz.
Güneşin denizden doğup yine denizden battığı İnebolu’da, dillere destan gün batımı manzarasını göremeden ayrılma vakti geliyor. Alacaklıyız!
İnebolu – Abana sahil yolu üzerinden sapılan Beldeğirmen Köyü, ÇEKÜL Vakfı tarafından yürütülen “Köyler Yaşamalıdır” projesi kapsamında gezip görülmeye değer bir köy. 9 asrı geride bırakmış köy camisini ziyaret edebilir ve avlusundaki asırlık anıt ağaçlar altında soluklanabilirsiniz.
Abana merkezinden geçerken kısa bir alışveriş molası veriyoruz. Sahile paralel akan derelerin geçit verdiği Hacıveli Kanyonu bugün için es geçtiğimiz diğer bir durak.
Karadeniz sahili boyunca renk renk açılmış plaj şemsiyelerini ardımızda bırakarak Sinop Güzelkent’den Ayancık içlerine doğru devam ediyoruz. Bu gece iyot kokusundan uzakta, dağların ardında, Akgöl kıyısında kamp kuracağız!
23.08.2018
2 thoughts on “İnebolu’da 2 saat”