Bu sabah, Denizli çevresinde Honaz Dağı eteklerinde Çayır Yaylası’nda uyanıyoruz. Orman yangın söndürme havuzu manzaralı çadırımızdan çıkarken hava henüz aydınlanmış ve oldukça serin sayılır.
Biz aheste aheste kahvaltımızı yaparken sis dağılmaya ve hava yavaş yavaş ısınmaya başlıyor. Çadırı toplayıp Honaz Dağı’nın eteklerinde döne döne aşağıya iniyoruz. Yol üstündeki Erikli Yaylası çeşmesinden buz gibi su içmek ve Denizli manzarasını seyretmek gerek! Hava açık ise Pamukkale travertenlerini ve Leodikia Antik Kenti‘ni de görebilirsiniz!
Bugün, on gün olarak planladığımız Göller Yöresi kamp rotamızın en sakin günü olacak. Yolu fazla uzatmadan erkenden planladığımız kamp yerine varmak ve 1140 metre rakımlı Salda Gölü’nün bembeyaz kumsallarında güneşlenmek, tertemiz sularında serinlemek istiyoruz.
Denizli Kaklık Mağarası:
Honaz – Kaklık yönünde yola devam ediyoruz. Mağaraya ulaşmak için, yol ayrımına geldiğinizde Kaklık şehir merkezine doğru değil tam karşı yöne doğru ilerlemek gerekiyor. Mermer ocakları arasından geçip mağaraya ulaşıyoruz. Arabadan inerken yoğun kükürt kokusu rahatsız edici olsa da bir süre sonra burnumuz alışıyor.
Mağara giriş ücret kişi başı 3 TL. Mağaranın giriş bölümü gün ışığı aldığı için buradaki kayaların üzerini yosun ve bitkiler sarmış. Taşların üzerinde sular damlıyor ve zemin oldukça kaygan. Mağaranın içi ile dışı arasında sıcaklık farklı fazla değil. Kaygan zeminde yürürken başınıza damlayan sulardan fazla etkilenmemek için dikkatli olmakta fayda var. Merdiven korkuluğundan destek alarak bir kat aşağıya iniyor ve 40-50 metre kadar gezip geri dönüyoruz. Merdiven bir kat daha aşağıya iniyor ama burada aydınlatma yapılmamış.
Kaklık Mağarası kaynak sularındaki mineral zenginliği ile ortaya çıkmış ve Pamukkale benzeri beyaz travertenleri ile bizi hayran bırakıyor.
Mağara 2002 yılında turizm açılmış ve aynı bahçenin ilerisinde şifalı suyu ile doldurulan bir açık yüzme havuzu bulunuyor. Hali hazırda havuzun içi boş ve oldukça bakımsız görünüyor.
Öğle yemeği için Kaklık ilçe merkezine gidiyoruz. Öğle sıcağının da etkisi ile olsa gerek çevrede herhangi bir hareketlilik yok. Cadde üstünde gördüğümüz bir esnaf lokantasında mola veriyor ve fazla zaman kaybetmeden yola devam ediyoruz.
Günün ikinci durağı için Denizli – Burdur sınırında, güney yönünde devam ediyoruz. Denizli Dodurgalar Belediyesi sınırlarında kalan Keloğlan Mağarası 1990’lı yıllara kadar sadece çobanlar ve yerli halk tarafından bilinirmiş. MTA ekiplerinin çalışmaları neticesinde 2003 yılından turizme açılmış.
Dodurgalar Keloğlan Mağarası:
1110 metre rakımlı Dodurgalar Keloğlan Mağarası Mallı Dağı’nın doğu yamacında yer alıyor. 145 metre boyunca yatayda gelişmiş geçit konumlu fosil mağara olarak ifade ediliyor. Mağaranın girişindeki camekanda, keşif çalışmaları sırasında bulunmuş çeşitli kemik parçalarını görebilirsiniz.
Mağara, su damlacıklarının on milyon yıl boyunca ince ince işlediği tahmin edilen sarkıtlar, dikitler ve sütunları ile adeta bir damlataş ormanına benzetiliyor. Galeri boyunca çeşit çeşit sarkıt görüyoru. Keloğlan Mağarası, ismini aldığı hikayenin ve doğal güzelliklerinin yanı sıra astım ve bronşit hastaları için de tercih edilen bir mağara olmuş.
Hikayeye göre, Dodurgalı bir çoban dağın yamaçlarında koyunlarını otlatırken yağmura yakalanır ve tesadüfen mağara girişini bulup içeri sığınır. Yağmur dinene kadar mağarada gezinmeye başlar ve yolunu kaybeder, çıkışı bulamaz. Akşam olunca koyunlar köye döner. Koyunları yalnız gören köylüler çobanı merak eder ve aramaya çıkarlar. Nafile, bulamazlar. Aradan zaman geçer, başka bir çoban dağın içinden kayıp çobanın sesini duyar ve ailesine haber verir. Ailesi hemen gelir ve çobanı mağaradan çıkarır. Bakarlar ki, kel ve köse çobanın saç ve sakalları uzamış. Mağarada yapılan analizlerde, kayalardan damlayan suların içeriğinde çinko elementi bulunmuş. Hikayede elbet mübalağa payı var olsa da çinko elementinin saç ve deri sağlığı için önemi yadsınamaz.
Mağaranın içi kadar hemen girişinde açılmış seyir terası da hayli keyifli. Gün içinde veremediğimiz çay molasını burada veriyor; ardından içtiğimiz Zafer gazozlarımız ile verimli tarlaları seyre dalıyoruz. Mağaralara ilgi duymuyorsanız bile sıcak yaz günlerinde bu terasa gelip biraz serinler ve manzaranın tadını çıkarmak iyi gelir!
23.08.2017
One thought on “Denizli’nin mağaraları”