Eylül ayının son haftasına denk gelen Kurban Bayramı’nın ilk üç günü Kalkan’da olacağım. Resmi tatilin başladığı yarım günlük mesai çıkışında Fethiye Otogarı’nda da trafik yoğunlaşıyor ve son yolcunun da muavin koltuğuna yerleşmesi ile 13:45’de hareket ediyoruz.
Yol üstünde birkaç kez duraklıyor ve biletli yolcuları alıyoruz. Kınık Otogarı’nda beş dakika indi-bindi molası veriyoruz. Yolun sağında ve solunda seralar var. 15:05’de Yeşilköy’deyiz ve köyü geçince başlayan orman yolundan kıvrıla kıvrıla önce dağa tırmanıyor sonra denize doğru iniyoruz. Altımızda kalan vadide zeytinlikler ve evler var.
Fethiye-Kalkan arası otobüs yolculuğum yaklaşık bir buçuk saat sürüyor.
Kalkan Otogarı şehri tepeden seyrediyor. Yağmurlu bir Çalış adeta ıssız bir sahil kasabası ve Fethiye resmi binaları, çarşıları ile şehir merkezi havasında iken seyahatimin ikinci durağı olan Kalkan, son birkaç gündür etkili olan yağmurlu havanın ardından yeni yeni ışıldayan güneşin altında, pırıl pırıl bir yazlık kasaba olarak beni karşılıyor. Beyaz evler, balkonlardan sarkan begonviller, parmak arası terlikli çocukları ile güzel bir şehir, Kalkan.
Hatta, üç gün konakladıktan sonraki izlenimim, bağlı olduğu ilçe merkezi Kaş’a göre daha zengin bir durak!
Tepelerde, daha ziyade İngiliz Kalkanlıların ve yabancı turistlerin tercih ettiği, yaklaşık 1600 villaya ilaveten yenilerinin inşaatı da sürmekte. Geçenlerde bir yangın atlatmış olan sahildeki inşaat alanının etrafı ise kapalı. Siz de tatilinizde denizi ve gün batımını tepeden izleyen lüks bir villada konaklamak isterseniz gitmeden araştırabilirsiniz.
Benim tercihim merkeze ve sahile yakın bir pansiyondan yana oluyor. Bu adresi ulaşım kolaylığı, konforu ve manzaralı terasında ikram edilen güzel kahvaltısı için önerebilirim.
Önceki gün Bodrum’a sel indiren fırtına buralarda da gece boyu sürmüş. Güneş gülen yüzünü göstermeye başlamışken kendimi çakıl sahiline atıyorum. Kalkan’daki ilk günümde, fazla geniş olmayan halk plajında, yağmur sonrası bulanmış denizinden ziyade şezlongda uzanarak vakit geçiriyorum.
#Likyadenizi seyahatimin dördüncü sabahında Kalkan’ın taş sokaklarına uyanıyorum. Gece saatlerinde oldukça hareketli ve ışıl ışıl olan sokakları sessiz sakin, sabah mahmurluğunda fotoğraflıyorum. Yeni günün ilk ışıkları ile aydınlanan, Kalkan’ın en güzel manzarası için sahildeki Lami Bey Cami’nin terasına da uğramayı unutmayın. Lami Bey, 1961 tarihli bu camiyi eşinin vasiyeti üzerine yaptırmış.
Kalkan sokaklarındaki tabelalar ve restoran kapılarına asılmış menüler öncelikle İngilizce yazılmış. Pek çok dükkan ve restoranda döviz ile işlem yapabiliyorsunuz ki hepsinin önünde kur tabelası var. Hafta sonu Fethiye’de sabit kur 4,50 iken buradaki tabelalarda 4,55-4,60 arası değişiyor. Anlaşılan pazarlık payı da var ve hafta başı itibari ile cebimdeki Türk Lirası adım adım erimekte!
Otele döndüğümde çiselemeye başlamış yağmurun gökyüzüne emanet ettiği yedi renkli kuşağı seyrederken terastaki diğer misafirlerle hem bayramlaşıyor hem de günlük hava durumunu tahmin etmeye çalışıyoruz. Rüzgarın ve bulutların yönüne bakıp havanın açacağını tahmin ediyor ve umutlanıyoruz!
Acemi şansıma güvenerek otogardan sahile kadar inen ana cadde üzerindeki dolmuş durağına gidiyorum. Kipa Market’in karşısındaki durakta, civardaki belli başlı turistik merkezlere ekonomik günlük turlar veya saat başı sefer bulabilirsiniz.
Kalkan’daki ikinci günümde tercihim Patara Antik Kenti ve Patara Plajı oluyor. Merkeze 16 km mesafedeki doğa harikası plaj için gidiş-dönüş dolmuş ücreti 12 TL. Dönüşümlü sefer yapan minibüsçü abiler, toplam geliri gün sonundaki bilet sayısına göre paylaştıkları için biletinizi dönüşte geri istiyorlar, kaybetmeyin!
12 km uzunluğundaki meşhur plaja dolmuş ile, tur firması ile veya özel aracınız ile gidebilirsiniz. Antik kent alanında kaldığı için girişte bilet almalı veya turnikeyi ücretsiz geçmek için Müzekart/anlaşmalı banka kredi kartınızı okutmalısınız. Dolmuş Kooperatifinin Müze Müdürlüğü ile anlaşması olduğu için tekrar ücret ödemeden geçiyoruz.
Antik Kent kalıntıları arasından geçen asfalt yolda yaklaşık bir km ilerledikten sonra sahildeyiz.
İnce kumlu Patara Plajı aynı zamanda nesli tükenme tehlikesi altında olan deniz kaplumbağaları caretta carettaların da önemli bir üreme alanı ve sahil boyunca mevsiminde korumaya alındığı yönünde uyarı levhaları görüyorum.
Yağmurlu günlerin ardından, henüz güneş yeni yeni yükselirken ışıl ışıl deniz göz alıyor. Plaj fazla kalabalık değil ve eşyalarımı ön sıralarda bir şezlonga bırakıp hemen kendimi denize atıyorum. Sığ olmak ile birlikte yüksek dalgaları ile bilinen sahil bugün oldukça sakin ve ben de fırsat bilip korkmadan açılabiliyor, kendimi dalgaların üstüne bırakıp yüksele alçala kıyıya kadar sürüklenerek eğleniyorum!
Plajdaki tesiste duş ve soyunma kabinleri ücretsiz iken atıştırmalık, dondurma ve içecekler ise uygun fiyatla satılıyor. Kalkan’a dönmeden önce antik kentte de vakit geçirmek için saat 15’de, plaj henüz yükünü almışken üstümü değiştiriyor ve dolaşmaya başlıyorum. Antik kentte hızlı bir tiyatro ve kral yolu gezisinin ardından koşa koşa yola geri dönüyor ve son dolmuşu yol üstünde yakalıyorum.
Şoför abiler her ne kadar bugüne kadar kimseyi bırakmadıklarını söyleseler de bence işinizi şansa bırakmayın ve söylenen saatten 5-10 dakika önce durağa gelin. Patara Plajı’ndaki duraktan alternatif rota olarak Kalkan’a veya daha da ileride Kaş’a ve yol üstü diğer duraklara dolmuş ile gidebilirsiniz.
Bayramın ikinci gününde güneşli bir sabaha uyanıyorum ve güzel bir kahvaltının ardından Saklıkent Kanyonu’nu keşfetmek üzere dolmuş durağına gidiyorum. Gel gör ki dünün bulutlu havasında farklı güzergahlar seçmiş yerli yabancı turistlerin tümü bugünün bulutsuz göğünde ve yakan güneşinde tercihlerini Patara veya Kaputaj Plajı – Kaş yönünde yapıyorlar.
Kalkan’dan Xanthos-Saklıkent yönüne günübirlik minibüs turunun ücreti 25 TL ve yol üstündeki Xanthos Antik Kenti (Santos)’nde geçirilecek vakit yolcuların ortak kararına göre veriliyor. Ben gelen müşterileri Saklıkent’in soğuk suları ile kandırmaya çalışırken, bir saat kadar durakta minibüsçü abilerle ve sonraki seferi bekleyen turistlerle sohbet ediyoruz. Orman İşletme İdaresi’ne tabi ormanlık alanın nasıl kurutulup ağaçların kesildiğini, yerlerine Kalkan’ı tepeden seyreden İngiliz villalarının sıra sıra inşa edildiğini ve inşaatın devam ettiğini, arsasını satan Kalkanlıların haydan gelen parayı huya nasıl çarçur ettiğini dinliyoruz. Turizmin en önemli geçim kaynağı olduğu bölgede 30 Ekim sonrası inşaat sezonu başlar, tur firmaları taksiciliğe ağırlık verir ve halk da seracılığa başlarmış.
Saklıkent rotası kilometre olarak Kalkan merkeze yakın olmak ile birlikte ilçe sınırı olarak Fethiye bölgesinde kalıyor ve bu nedenle sezon sonu veya dışında da Fethiye’den gerek Letoon-Xanthos antik kentlerine gerekse Saklıkent – Yakapark bölgelerine toplu taşıma bulmak daha kolay olabilir. Benim gibi Kalkan’dan gitmek isterseniz ise dolmuş seferlerine alternatif olarak önceki günden çarşı içindeki bir acentede günübirlik turlara kaydolabilir, taksi tutabilir veya özel araç kiralayarak gidebilirsiniz. Benim gibi son dakikacı iseniz ise Mustafa amcaya bir danışın derim: 05325571041.
Antalya Arkeoloji Müzesi’nde de gezip tanıdığım kadarı ile Xanthos buralara kadar gelmişken ziyaret edilmesi gereken önemli bir antik başkent ama maliyeti paylaşacak başka kimseyi bulamayınca hevesim kursağımda kalıyor. Alacaklıyım!
Birkaç gündür yağan sağanak sonrası Saklıkent vadisindeki artmış su seviyesinin kameram için risk oluşturacağı, önceki gün Patara Antik Kenti’nde yeterli vakit geçirememiş olduğum gibi mazeretlerle kendimi kandırıp söz dinliyor, Kalkan’daki ikinci günümde de Patara’ya gidiyor, vaktimin çoğunu antik kentte geçiriyorum.
Patara, Likya birliğinin üç oy hakkına sahip altı kenti içinde en önemlisi imiş. Tarihi MÖ 8. yüzyıla dayanan başkentte, birlik toplantılarının yapıldığı meclis binasının restorasyonu 2010’da tamamlanmış.
Büyük İskender tarafından kuşatılmış, Roma ve Bizans dönemlerinde de gücünü artırarak sürdürmüş kentte tiyatro, meclis binası, zafer takı, kral yolu, hamamlar, bazilika, liman ve 800 metre içerideki gözetleme kulesi kalıntıları görülebilecek yapılar arasında. Doğu Akdeniz’in önemli limanlarından birisi olan Patara limanının kumla dolması ve yüzyıllar boyunca terkedilmesi ile kent zayıflamış ve önemini kaybetmiş. Bugün restorasyonda olan liman kalıntısının etrafı bataklık durumunda ve çoğu kalıntı da kum altında.
Kalkan akşamları benim için oldukça keyifli geçiyor. Gün batımında mendirekten fenere kadar yürüyor ve uzun uzun enginleri seyrediyorum. Gemilerin ışıkları ile dalga dalga renklenmiş limandan geçiyor ve yerli-yabancı turistler ve orta yaşlı, şık giyimli İngiliz yerlileri ile hareketlenmiş taş sokaklarda dolaşıyorum.
Pek çok çeşit arasından bir akşam balık iki akşam da ev yemeği tercih ediyorum.
Yemekten sonra çayınızı, kahvenizi sadece uzaktan gelen bir radyo sesi ve hemen karşınızda yanıp sönen deniz fenerinin ışığında içmek isterseniz önerim sahildeki aile çay bahçesi. Kalkanlı komşuların yazın son demlerinde ailecek gelip çekirdek çıtladığı, eski bayramları andığı ve geçmiş anılarını yad ettiği bu çay bahçesinde 1 TL’ye çay içebilir ve hareketli bir günün ardından sakin bir sahil kasabasında huzur bulabilirsiniz.
Kalkan’da uyandığım üçüncü sabahımda kahvaltının ardından tüm eşyamı yüklenmiş, Kipa kavşağından otogara on dakikada tırmanmış olmamın haklı gururu ile dakik hareket eden otobüse kan ter içinde yetişiyorum. Kalkan’dan Kekova bölgesine, Üçağız Köyü’ne direk giden toplu taşıma yok ama iki alternatif var. İlki Demre yönünden, otoyol ayrımında otobüsten inip köy yolunda otostop çekmek. Otostop, yörede her ne kadar yaygın bir ulaşım şekli olsa da sezonun son günleri için yoldan geçen araç sayısı da seyreldiği ve yolda kalmam durumunda yürümek için uzun olduğu için tercih etmiyorum). İkinci alternatif ise köyün bağlı olduğu ilçe merkezi Demre’ye gitmek ve oradan günlük seferler ile köye geçmek.
Kalkan-Demre arası yaklaşık 1,5-2 saat sürüyor ve ücreti 13 TL. Demre’de konaklama planlamamış olmak ile birlikte Myra Antik Kenti’ni ve nam-ı değer Noel Baba Kilisesi’ni görmek için günü Demre’e geçirmeye karar veriyorum. Konaklamak için köye nasıl gideceğimi ise Demre’ye varınca öğreneceğim!
23-25.Eylül.2015
4 thoughts on “Likya denizi: Kalkan”