Eylül ayının ilk haftasında, Ukrayna’da 9 gün geçirdim ve İstanbul – Lviv – Kiev – Kharkiv – İstanbul rotasında üç büyük şehrini gezip dolaştım.
Bu yazıda, Ukrayna hakkında temel deneyimlerimi ve araştırıp öğrendiklerimi özetliyorum.
Ukrayna’da Konaklama
Ukrayna genelinde günlük daire veya ev kiralamak yaygın olarak tercih ediliyor. Bir kaç kişilik bir grup olarak seyahat edecekseniz çok daha ekonomik olacaktır! Tek başıma seyahat ettiğim için her üç şehirde de otelde veya pansiyonda kalmayı tercih ettim. Bir geceyi de trende geçirdim.
Seyahati sırasında ailesi ile şehir merkezinde daire kiralamış bir arkadaşımın anlattığı üzere, binaların dışının onarımı, tamiratı resmi makamların görevi ve sorumluluğu iken ev sahipleri ancak bu tarihi binaların iç dekorunu yenileyebiliyorlarmış ve bu nedenle de dışarıdan bakınca vasat görünen bir binanın içi çok şık ve modern şekilde dekore edilmiş olabiliyormuş.
Lviv | 3 gece | 990 uah | Booking.com |
Lviv-Kiev arasında gece treni | 1 gece | online bilet satış | |
Kiev | 2 gece | 990 uah | Booking.com |
Kharkiv | 2 gece | 700 uah | Booking.com |
Ukrayna ve mimari
Binalar oldukça estetik görünüyor ancak yaklaştığınızda ne kadar eski olduklarını farkedebiliyorsunuz.
Ülkenin batısındaki Lviv de bir o kadar günümüz dünyasına yakın ve turistik bir şehir ise, doğu yakasında, Moskova’ya komşu Kharkiv ne kadar soğuk savaş dönemine yakın duruyor. Ülkenin batısından doğusuna Alman, Avusturya-Macaristan hâkimiyeti dönemlerinin mimarisi ile inşa edilmiş pek çok tarihi bina bugün restorasyona alınmış.
İklim oldukça soğuk olmasına karşın balkon mimarisi, Amsterdam’daki gibi yaygın kullanılmış. Isı yalıtımını sağlamak için pencereler, kapılar hatta metro kapıları bile iç içe iki katmanlı açılıyor.
Ana kapıdan içeri girdiğinizde binanın iç avlusuna çıkıyorsunuz. Özellikle Kyiv’de devasa apartman blokları şaşırtıyor!
Müzeler
Lviv: Folk – Palkov evi – Tarih Müzesi
Savaş ile ilgili “Museum of Arsenal” müzesine girmeyip yüksek duvardaki kapının içinden geçip çıktığım meydanda “Dinler tarihi” müzesi yer alıyor (History of the religion). Yanındaki “Dominic Church” kilisinde yapılan düğünün güzel gelinini çıkışta bir sepet dolusu şeker dağıtırken fotoğraflıyorum, oldukça neşeli bir kalabalık.
Pinzen müzesine girmedim, bir heykeltıraşın heykel sergisi ve içerisi karanlık ve pek ilgi çekici gelmedi.
Khmelnytskoho Caddesi kazılı ve inşaat içinden geçerek biraz birkaç sokak dolansam da “Golden Rose Sinegog”a (6) gitmeden geri dönüyorum.
Ukrayna’da alışveriş
Özellikle yabancı şehirler için hazırlanmış tur gezilerinde ünlü alışveriş merkezleri veya turistik çarşılar hep güzergâh içinde anlatılır da bu şehirlerin insanı nereden alışveriş yapar, çocuğuna nereden oyuncak alır ayrıca merak ederim. Bir iki gün gelip suya sabuna dokunmadan gezmesi güzel de gerçek şehir bence sokaklarda kaybolduğunda bulabildiğin ve görebildiğin aslında.Döndüğümde ülkeyi nasıl bulduğumu soran anneanneme anlatırken “ben çocukken sizin oradaki Rus pazarları vardı ya, tabak çanak satarlardı, işte oradaki insanlar ve pazarlar hala öyle” dedim. Bilmem siz hatırlar mısınız ama Karadeniz’e kıyısı olan çoğu küçük şehrin mutfağında, SSCB’nin dağılması (1991) ile yaygınlaşan Rus pazarlarından alınmış melamin bir tabaklar hala vardır sanırım.Ukrayna’da doğudan batıya doğru üç şehir ve üç pazar gezdim ve sanırım anneannem beni anladı.Lviv’e gittiğinizde plastik kovaya veya böcek ilacına ihtiyacınız olursa keşfettiğim adres Opera binasının arkasındaki çarşı.
Sahte güneş gözlüğünden mandala, kahvaltılık reçel-baldan çocuk bezine, ekmeğinden etine, tavuğuna kadar bu pasajda bulmak mümkün. Horodotko caddesinin ara sokaklarında ise elektrikçi, nalbur vb esnaf dükkânları var. Birnetska Sokak’da, pencereden uzanan ve aşağıda masada oturan amca heykellerinin olduğu bir kafe var (Lviv programında hikâyeyi anlatıyor) Virmeska ile Federoma sokaklarının kesiştiği köşede güzel bir reçel dükkânı var. Çeşit çeşit reçeller çok şık kavanozlarda satılıyor. Yolculuğa çıkmadan önce okuduğum her kaynak veya sohbet ettiğim her arkadaşım muhakkak pazarlık etmemi önermişti. Aklınızda olsun!2013 Eylül itibari ile;1 USD: 8,11 – 8,14 uah ve 1 EURO: 10,65 – 10-85 uah olarak bozuluyor.Kurlar günlük olarak veya banka şubelerine göre çok küçük farklılık gösterebiliyor. Sokaklarda sıklıkla küçük döviz büfeleri görebilirsiniz, sahtecilik var mıdır bilmiyorum. Genel olarak gündüz veya gece gerek sokaklarda dolaşırken gerek alışveriş yaparken güvensizlik hissetmedim.
Örnek fiyatlar
6,60 uah (bir şişe su) – market7,6 uah (bir tane armut) – marketKiev’de beni en şaşırtan alışveriş sahnesi ise sabahın erken saatlerinde bir tavuk alışverişi oluyor. Bir kadın kutu içinde getirdiği taze kesilmiş tavuğu, birkaç demet böğürtleni ve bir sepet meyveyi, ters çevirdiği kutunun üstüne dizerek tezgâhını açıyor. Az sonra yaklaşan bir kadın ile bir şeyler konuşuyorlar ve tavuk bir poşette paketlenerek akşam yemeği olacağı mutfağa doğru yola çıkıyor.
Ukrayna’da yemek
Hem yerel lezzetlerden hem de ekonomik ve hızlı olsun derseniz, şehrin popüler caddelerindeki açık büfe servis yapan Puzata Hata zincir restoranları hem midenize hem de kesenize iyi gelecektir. Balık yumurtası ve kurutulmuş balık özellikle popüler gıdalar. Pazar tezgahlarında envai çeşit bulabilirsiniz.
Kısaca Ukrayna tarihi
Kiev Ruslarının 9. yüzyılda kurdukları kent devlet 13. yüzyılda Tatarlar, daha sonra da, Polonya ve Litvanya tarafından işgal edilmiş. 1654 yılında Polonya’dan kaynaklanan tehdit yüzünden Ruslarla bir anlaşmış ancak bu anlaşma dolayısı ile de ülke tamamen Rus İmparatorluğu kontrolüne geçmiş. Rus İmparatorluğunun 1917-21 yıllarında aldığı mağlubiyetler neticesinde bir süre bağımsız kalmış olsa da Bolşevik İhtilali sonrasında 1922’de SSCB’ye dahil olmuş.Ancak, ülkenin batısı 1939 yılına kadar Polonya’nın idaresinde kalmış. Stalin’in SSCB devlet başkanlığı döneminde hızla sanayileşen ülke, büyük kömür ve demir rezervleri sayesinde 1930′lu yıllarda Sovyet sanayileşmesinde merkezi bir duruma gelmiş. Büyük oranda köylü nüfusa sahip Ukrayna’da, Stalin’in izlediği gıda politikaları sonrasında 1932-1933 yıllarında büyük kıtlık yaşanmış ve milyonlarca insan açlıktan ölmüş (St Michael Katedrali’nin bahçesinde bu açlık felaketlerine adanmış bir heykel görmüştüm).2. Dünya Savaşı sırasında, milliyetçi akımların öne çıktığı Ukrayna, 1980′li yılların sonuna kadar Komünist Parti tarafından sıkı bir kontrol altında tutulmuş ve ancak 24 Ağustos 1991 tarihinde bağımsızlığını kazanmış.
Ukrayna tarım politikası: Toprak yetmiyor!
Bir ekonomi dergide okuduğum Ukrayna ile ilgili yazı farklı bir bakış açısı getiriyor. Alıntılayarak* paylaşmak isterim.Özellikle nüfusu hızla artan ülkelerin gıda üretimleri kendilerine yetmemeye başladığında tarım ithalatları artıyor ve ülke ekonomilerinde istikrarı sağlamak için farklı arayışlara giriyorlar. 2008 yılından bu yana giderek yaygınlaşan bir yöntem ise toprak kiralamak veya satın almak olarak görülüyor. Son dönemde gündemde olan alışveriş ise, Çin’in Ukrayna’nın verimli arazilerinin %5’ini 50 yıllığına kiralamış olması.Gelişmekte olan ekonomiler, tarım ve gıda üretimi yapma gerekçesi ile az gelişmiş ülkelerin topraklarını kiralayarak veya işlemeye başlarken dünyanın siyasi ve ekonomik dengeleri de oynamaya başlıyor. Türkiye de Sudan’dan 5 milyon dönüm tarım arazisini 99 yıllığına kiralamış durumda. Bu topraklarda pamuk, ananas, mango ve avokado gibi tropik meyveler ile yağlı tohumların yetiştirilmesi amaçlanıyor.Çinli kamu işletmesi ve özel bir Ukraynalı tarım firması arasında imzalanan anlaşmaya göre Çin ilk etapta 100 bin hektar toprak satın alacak ve birkaç yıl içinde 3 milyon hektara ulaşacak toprak kullanımı için yılda 2,6 milyar dolar ödeyecek. Böylece, birkaç sene içinde Çin kamu şirketinin mülkiyetine geçecek Ukrayna toprağı miktarı ülkenin tarıma elverişli topraklarının %9’unu oluşturuyor (yani; Belçika, Ermenistan, Hollanda, İsrail ve 46 ülkenin daha yüzölçümü toplamından daha geniş bir yüzölçümü).Dünyada, tarıma en elverişli topraklar olarak bilinen “kara toprak” ların (terrarosa) %30’una sahip Ukrayna ile Arap ülkelerinin görüşmeleri de devam ediyor.
– – o – –
Bu uluslararası toprak ticaretinin tek nedeni dünyanın en geniş ülkelerinden birisi olan Çin’deki hızla artan nüfus mudur derseniz elbette hızla büyüyen ekonominin yol açtığı çevre kirliliğinin aşılamaması da inkâr edilemez bir neden. Çin’deki tarım arazilerinin %20’si endüstriyel atıklar ve madenler yüzünden kirlenmiş ve kullanılamaz durumda. Son yıllardaki kuraklık ve beraberindeki tuzlanma, erozyon gibi doğa olayları ülkedeki verimli toprakların yarısını işe yaramaz hale getirmiş. Kişi başına tarıma elverişli arazi miktarı 0,1 hektara kadar gerilemiş ülkenin, 28 ülkede 3,6 milyon hektar tarım arazisi kiraladığı veya satın aldığı belirtiliyor.Konuya, Avrupa Birliği üyelik süreci devam eden ülke tarafından bakarsak, dünün komünist ülkesi Ukrayna topraklarının hali hazırda %36’sı satılmış ve bu toprakların %66’sı soğuk savaş döneminin diğer tarafı ABD’ye ait.”Henüz ilkokul sıralarında iken buğday, pamuk, pirinç ihraç olan ülkemin ithalatçı olmasına mı, Ukrayna’da yiyip yiyip doyamadığım çocukluğumdan hatırladığım toprak kokulu kurtlu elmaların da düzene yitip gideceğine mi endişelensem bilemiyorum.
Çocukluktan hafızamda soru işareti bırakmış bir Brezilya dizisi sahnesi daha var ki, sanırım tam yeri. Zengin kadın geniş salonunda oturmuş hizmetçisi ile konuşuyor: “Mariana, biz çocukken çok fakirdik, her öğün muz yerdik ve elmanın tadı nasıldır çok merak ederdim. Şimdi zenginim ve elma yiyebiliyorum.”Ben küçükken, Pazar sabahları Ulus (Ankara) haline gider ve Amasya elması alırdık. Bazen de Anamur muzu. O gün öğrenmiştim, dünyada farklı iklimler ve farklı meyveler var. Gezip görmek gerek!Bence insanların tükettikleri gıdalar ile genetik mirasları sürdürülebilir olmalı. Örneğin, terayağı bizim genetiğimizde var yeter ki onun verdiği enerjiyi tüketebilelim.
Geçen bir arkadaşım gülerek anlatıyor; “yurt dışına çıktığımda açık büfe kahvaltıdan bolca meyve alıyorum. Malum mango, avakado olmadan kahvaltı edemem”. Ne tesadüf, ben de yurt dışında bu meyveleri çok tüketiyorum ama eve dönünce manava gidip almışlığım nadirdir. Ama demli bir bardak çay, beyaz peynir veya zeytin öyle mi?
* Kaynak: “Toprak yetmiyor”; Pınar Çelik Nacar; Bloomberg Businessweek; 13-26.10.2013; s.30-3230.08
07.09.2013
12 thoughts on “Ukrayna’da 9 gün”