Üç-dört sene önce belediye otobüsü ile Rumeli Feneri Köyü’ne gitmiş, dönüşte de ineğini otlatan bir teyzenin peşine takılıp Garipçe Köyü’ne kadar yürümüştüm.
Garipçe Köyü’nün sakin köy meydanında terkedilmiş ahşap bir ev var. Hemen altında pazar yeri açmış teyzelerden taze peynir almış, sahildeki taşlar üzerine atılmış bir kaç masalı balıkçıda balık yemiş ve köyün girişindeki duraktan geçen ilk otobüs ile şehir merkezine dönmüştüm.
Bugünlede, İstanbul’a üçüncü Boğaz Köprüsü inşa edileceği haberleri çıkmaya başladı ve Garipçe Köyü’nün ismini daha sık duyar olduk. Boğazın iki yakasını bir araya getirecek, Garipçe Köyü’nden İstanbul’un diğer bir gizli cenneti olan Poyrazköy’e uzanacak köprünün inşaası için koy doldurulmaya başlanmış bile.
İstanbul Garipçe Köyü’ne ulaşım:
Bu güzel bahar sabahında, bir kaç arkadaş buluştuk. İstanbul şehir merkezine hem bu kadar yakın hem bir o kadar da uzak olalım, temiz havada güzel bir kahvaltı yapalım istiyoruz. Araba ile sahil yolu ile Sarıyer’e ve orman içinden geçen Rumeli Feneri yolu ile Garipçe Köyü’ne ulaşıyoruz. Pazar sabahı, köy hayli kalabalık ve hali hazırda bir otoparka çevrilmiş durumda. Meydandaki harabe ahşap ev henüz yerli yerinde.
Toplu taşıma ile gitmek isterseniz Hacıosman Metro Durağı’ndan hareket eden 150 numaralı ring otobüs seferi var. İStanbul’un en keyifli yol manzaralarından birine sahip bu sefer içi güncel hareket saatlerini yola çıkmadan önce kontrol etmek faydalı olacaktır.
Sarıyer’e 10 km mesafedeki Garipçe Köyü’ne vardığımızda temiz hava ve yasun kokusu iştahımızı daha da açıyor. Meydandaki kahvaltıcı tüm masaları denize nazır sıralamış. Sıkış sıkış da olsa bir yer buluyoruz. Sandalyelerimiz arasında dolaşan kediler, denizin üzerindeki kayalardan havalanan martılar ve koyda açılan balıkçı teknelerinin motor sesleri eşliğinde uzun uzadiye bir Pazar kahvaltısı yapıyoruz. Açık büfe kahvaltı için kişi başı ücreti 25 TL (2013) ödüyoruz.
Sofradan kalktıktan sonra köyün girişine doğru yürüyor, Garipçe Kalesi’ne yıkıntılarına tırmanıyor, Garipçe Köyü’nü ve kayalıkları vuran hırçın Karadeniz dalgalarını seyrediyoruz.
60-70 haneli köy halkı balıkçılık ve hayvancılık ile geçiniyor. Trabzon göçmeni balıkçılar tarafından kurulmuş ve yıllar içinde nüfusu fazla değişmemiş köyde üç restoran, bir kahve, bir bakkal ve bir cami bulunuyor.
İstanbul Rumeli Feneri Köyü:
Aynı yolda devam ediyor ve günün ikinci durağı Rumeli Feneri Köyü’ne geliyoruz. İsmini, köy meydandaki deniz fenerinden almış olan köy aynı zamanda Karadeniz sahilindeki Kilyos plajlarına da oldukça yakın. Köy sokaklarında yoğun bir araç trafiği var.
Garipçe Köyü’ne göre daha büyük olan bu köyde üç tane balıkçı restoranı var. Deniz fenerin hemen altında, limanın başında ve limanın sonunda sıralanmış. Köy sokaklarında gezerken Vakfıkebir ekmeği yapın bir taş fırın, sağlık ocağı, iki cami, PTT ofisi ve Türk Telekom santral binası görüyoruz.
Rumeli Feneri Kalesi Cenevizliler döneminde (18. yüzyıl) yapılmış. İstanbul ve Galata surlarının güvenliği için son derece stratejik bir konumda, Boğaziçi’nin Karadeniz’e açıldığı noktada inşa edilmiş kalenin surlarında geziyoruz. Avluyu çevreleyen sur duvarlarının doğu ve batı duvarlarında birer kule yer alıyor. Avlunun güneyinde ise bugün maalesef çöplüğe dönüşmüş olan bir sarnıç var.
Rumeli Feneri (veya Türkeli Feneri), boğazın karşı kıyısında yer alan Anadolu Feneri’ne 2 deniz meli uzaklıkta ve bu iki feneri birleştiren çizgi bugünkü İstanbul Limanı’nın kuzey sınırını oluşturuyor.
Bugün gördüğümüz fener 1856 yılında, Kırım Savaşı sırasında Fransız ve İngiliz gemilerinin boğaz ve Karadeniz girişlerini kontrol edebilmeleri için yapılmış. Savaş yıllarında Fransızlar tarafından işletilmeye başlanmış. Fransızlara verilmiş bu imtiyaz, 1933’de iptal edilerek Rumeli Deniz Feneri Türkiye Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne bağlanmış.
Deniz seviyesinden 58 metre yükseklikteki kulenin boyu 30 metre ve fenerin ışığının görünüş mesafesi 18 deniz milidir. Aydınlatma 500 Waltlık elektrik lambası ile sağlanır.
Rumeli Feneri kulesinin altında bir yatırın kabri varmış. Köylüler fenerin Fransızlar tarafından inşa edililirken bir kaç kez yıkılmasını buna bağlamış. Söylentilerin ardı arkası kesilmeyince, Fransızlar buraya bir türbe yaptırmış. Rumeli Deniz Feneri’ne geldiğinizde Sarı Saltuk Dede Türbesi’ni de ziyaret edebilirsiniz.
20.04.2013
2 thoughts on “Garipçe bir Rumeli Feneri”