“Her şeyin yenisi, arkadaşın eskisi makbuldür” derler ya, bu hafta sonu 21 senelik arkadaşıma misafir oluyorum.
Yaklaşık altı sene önceki Eskişehir ziyaretimden sonra ne İstanbul’da ne de Ankara’da denk gelip yüzyüze görüşebildiğimizi ancak günün ilerleyen saatlerinde, eski defterlerden bahis açınca farkediyoruz. Halbuki yıllar ne sohbetimizi ne de yüzlerimizi eskitmiş!
Haydarpaşa Garı’ndaki ve tren yolundaki hızlı tren inşaatı nedeni ile Eskişehir’e otobüs ile gidiyorum. Yaklaşık 5,5 saat sürüyor. Neyse ki, yola çıkmadan baktığım hava durumu tahminleri beni yanıltıyor. Sağanak yağmur beklerken, Eskişehir’e vardığımda günlük güneşlik bir hava ile karşılaşmak tüm yol yorgunluğumu alıyor.
Otogardan tramvay ile tarihi Odunpazarı semtine, şehir merkezine (Çarşı) ve her iki Üniversite kampüsüne de ulaşmak mümkün.
Arkadaşım ile beraber ilk durağımız, birer yorgunluk kahvesi de içebileceğimiz Kurşunlu Külliyesi oluyor. Külliye önünde tezgah açmış teyzeler, el işlerini sergilerken üretmeye de devam ediyorlar. Seramik ve cam sanatçısı olan arkadaşımın öğrencilerinin henüz bir kaç ay önce açtığı seramik atölyesini geziyoruz. El emeği göz nuru seramik ve cam tasarımlarını internet sayfalarından da keşfedebilirsiniz.
1815 tarihli Tüfekçizade Konağı‘nda mola veriyoruz. Tadı damakta kalan Çiböreklerimizi yerken uzun uzun sohbet ediyoruz. Kıpçak lehçesinde lezzetli anlamına gelen “Çi” börek, Eskişehir’e ilk yerleşen Tatar ve Kırım kültürü ile soframıza kazandırılıyor. Kıyma, soğan ve baharat karışımının açılmış yufkaya konulup yağda kızartılmasıyla yapılan bu geleneksel yemek genellikle yarım ay şeklinde sunuluyor.
Keyfimize diyeceğin olmadığı bu ikindi saatlerinde bir de hamam sefası mı yapsak diye düşünüyoruz. Evden hazırlıksız çıkmış olsak da gerekli tüm malzemeleri hamam girişinde uygun fiyat ile temin etmek mümkün. Vakit kısıtlı olunca, planımızı bu seferlik erteliyoruz ama meşhur Eskişehir hamamlarını alacak listeme ekliyorum.
Gerek Büyükşehir Belediyesinin gerekse Üniversite’nin açtığı kurslara yoğun katılım sağlayan Eskişehirlilerin el becerilerinin geliştiğine, toplumsal kültür seviyelerinin yükseldiğine ve sayelerinde “öğrenci şehri” olarak da anılan Eskişehir’in cazibesinin arttığına inanıyorum. Haliyle de şehirde herkes birbirine “hocam” diye hitap ederken kim gerçekten öğretmen/akademisyen kim emektar anlamakta zorlanıyorum.
Konaktan ayrıldıktan sonra Odunpazarı sokaklarından dolaşarak Şahin Tepesi’ne doğru ilerliyoruz. Restorasyon işlemleri devam eden tarihi evlerin dökülmüş duvarları arasındaki gazoz kapaklarının zamanında hava geçirgenliğini sağlamak için harca eklendiğini öğrenmek beni şaşırtıyor!
Güneş batımı ile hava serinlemeye ve şehir ışıl ışıl süslerini örtünmeye başlıyor. Şahin tepesi’nde yapay bir şelale ile de anılan Şelale Park`da taze süt kokulu saleplerimizi içerek ısınıyor ve uzun uzun sohbet ediyoruz.
On parmağında on marifet arkadaşım yaklaşık on yıldır tango yapmakta ve bu hafta ki Tango gecesini kaçırmak istemiyoruz. Arkadaşım da pistteki diğer dansçılar gibi yorulmak bilmeden saatlerce dans ediyor. Şehrin gece hayatı da oldukça keyifli ve gecenin ilerleyen saatlerinde bile sokaklar hareketli.
Çok keyifli bir gecenin ardından bir kaç saatlik uyku ile Pazar kahvaltısı için tekrar Odunpazarı konaklarındayız. Odunpazarı Belediyesi tarafından restore edilmiş bazı konaklar otel veya restoran olarak hizmet vermekte. Altı sene önce geldiğimde hem kısa kış günlerinin karanlığında hem de restorasyonun erken safhasında olduğu için hızlıca geçtiğim bu tarihi semt günümüzde restore edilmiş ve belediyenin kadın girişimcilere verdiği destek ile işletmeye açılmış rengarenk konakları ile hem Eskişehir halkının hem de turistlerin günlük hayatta ortak buluşma noktası olmuş.
Arkadaşımın Ankara’dan günübirlik gelen misafirleri ile 19. yüzyıl tarihli iki katlı bir konakta, bir kadın girişimcinin hayali olan Kasr-ı Nur‘da kalabalık ve neşeli bir sofra kuruyoruz.
Ailelerden laf açıldığında, Eskişehir’e yerleşmiş Tatar halkın bir bölümünün Osmanlı Döneminde Kırım Savaşı ve ’93 harbi (1877-78) sonrasında Romanya üzerinden gelen Kazan Tatarları olduğunu ve diğer bölümünün de 2. Dünya Savaşı sırasında (1944) Almanlar tarafından Kırım’dan sürülen Kırım Tatarları olduğunu öğreniyorum.
Sohbetimizin bir bölümünde Eskişehirspor maçlarının harareti de soframıza taşınıyor ve kritik bir maç sonrası Fanatiklerin Porsuk çayına emanet ettikleri(!) masaların, arabaların çaydan çıkarılış hikayelerine hala gülüyorum.
Ballı kaymaklı Çerkez gözlemesi menüsü önerilir; ayrıca klasik serpme köy kahvaltısı, sahanda yumurta, türlü peynirler, zeytinler ve reçeller (patlıcan, incir, üzüm) derken bu kallavi sofradan ve sıcacık eşyalarla döşenmiş konaktan ayrılmak zor oluyor.
Odunpazarı sokaklarında dolaşırken rastladığımız lületaşı ustası ile kısa bir sohbet yapıyoruz. Külliye’de açılmış dünyanın ilk Lületaşı Müzesi`ni gezmeye fırsatımız olmuyor.
Sıcak Cam Üfleme Sanat Stüdyosu’nda ufak bir gösteriye şahit oluyor ve hem ustadan hem de arkadaşımdan dipnotları dinliyoruz.
İlk seferde geleneksel sıcak cam tekniği ile çok kısa sürede kor halindeki cama kuş şekli veriyor. Bu teknikte 1300 derece korlaşmış cam fırından pipo ucuna alınıyor ve dövülerek, kesilerek şekillendiriliyor. Soğudukça tekrar tekrar ısıtılan cam istenen şekli aldığında bir süre bekletiliyor. Birkaç dakika içinde 500 dereceden 300 dereceye kadar soğuyan cam tavlama fırınına bırakılıyor.
Cam sanatına gönül vermiş ustamız ikinci denemesinde farklı bir teknik kullanarak bize bir şişe üflüyor. Üfleme tekniğinde piponun ucundaki korlaşmış cama üfleyerek şekil veriliyor. Balon üflemek kadar bir nefesin yeterli olması kulağa basit gelse de deneyim şart. Erken üflendiğinde kağıt gibi incelen cam, geç kalındığında ise soğumuş olacağı için şekil almıyor. Bir yandan ölçüsü ile üflerken yer çekimine karşı simetriyi sağlayabilmek için de pipoyu sürekli döndürmek gerekiyor.
Eskişehir’e ve arkadaşıma doyamadan ayrılık vakti geliyor.
Ankaralı misafirlerden Eskişehir’e ulaşımın yüksek hızlı tren ile 1,5 saat sürdüğünü öğreniyor ve İstanbul-Eskişehir arasındaki yüksek hızlı tren seferlerinin başlayacağı günü iple çekiyorum. Bu hat da tamamlandıktan sonra bu güzel şehrin turizminin çok daha gelişeceğine inanıyorum. Eskişehir tanımak, görmek, fotoğraflamak, farklı lezzetleri tatmak ve keyifli vakit geçirmek için çok güzel bir şehir.
01-02.12.2012
Yazı nefis olmuş. Ellerine sağlık sevgili arkadaşım! En kısa zamanda gene bekleriz Eskişehir’e! :)))
Çok güzel bir yazı olmuş
İlginiz için teşekkürler.