Önümüzdeki üç gün boyunca Kral Midas’ın topraklarında yol alacak ve Frig medeniyetinin izlerini takip edeceğiz.
Frig Vadisi nerededir?
Frig Vadisi Eskişehir, Afyonkarahisar ve Kütahya illeri arasında kalan ve Dağlık Frigya olarak da anılan bölgeyi işaret ediyor. Friglerin günümüzden üç bin yıl önce yerleştiği coğrafya ise, Sakarya Irmağı ile Büyük Menderes Irmağı’in kuzeyi arasında kalan ve Ankara’ya kadar uzanan topraklar olarak genişletilebilir.
Frig Yolu – Bisiklet ve yürüyüş parkurları
Frig Yolu’nun hikayesi, 2008 yılında Türkiye’nin 3. uzun doğa yürüyüşü parkuru olarak tanımlanmış bir projeye dayanıyor. Amatör bir ruh ile yapılan bu etkinlikler daha sonra projelendirilerek, Frig vadilerinde eşgüdümü sağlamak amacı ile bölge valiliklerince kurulan Frigya Kültürel Mirasını Koruma ve Kalkınma Birliği (FRİGKÜM) tarafından desteklendi. Kamusal bir yapılanma olan FRİGKÜM kurucuları arasında Afyonkarahisar, Eskişehir ve Kütahya İl Özel İdareleri yöneticileri yer alıyor.
İşaretli bir yürüyüş ve bisiklet rotası olarak internette bulduğum haritaya göre Frig Yolu’nun toplam uzunluğu yaklaşık 400 km imiş. Parkurda tarihi eserlerin yanısıra volkanik oluşumlar ve doğal güzellikler de görülebilir. Sayfada, işaretli parkurların dört il sınırından geçmekte olduğu belirtilmiş. Bu rota üzerinde 56 belde ve köy yer aldığı yazıyor.
Günümüzde, Frig başkenti Gordion Antik Kenti (2012) ve Dağlık Frigya Bölgesi (2015) Unesco Dünya Mirası Geçici Listelerinde yer alıyor. Aynı kapsamda Frig Vadisi Yürüyüş Yolu da UNESCO Türkiye Milli Komisyonu tarafından korunuyor. Resmi sayfalarda yer alan bu açıklamalara rağmen, üç gün boyunca gördüğümüz tüm bilgi panoları ya kırılmış ya da hedef tahtası olmuş ve okunamaz durumda idi. Yürüyüş parkurunu gösteren uluslararası kırmızı-beyaz işaretlemeye (Grande Randonnee) ise sadece Yazılıkaya Köyü içinde rastladım.
Araç ile Frig Vadisi Gezi Rotası
1- Eskişehir – Çukurca Köyü – Yazılıkaya Köyü
Rotamızın ilk gününde İstanbul’dan yola çıkıyor ve Eskişehir’in güneyine doğru devam ediyoruz. Tüm güren süren sağanak yağış Frig Vadisi sapağına vardığımızda hızını artırıyor.
Bir süre bu şekilde yol aldıktan sonra, Çukurca Köyü yakınlarındaki Doğanlı Kale önünde duruyoruz. Yekpare bir kaya içine oyularak açılmış yedi kat arasında dayanmış merdivenleri tırmanarak gezebilirsiniz. Kaya şeklinin benzerliği nedeni ile bu ismi almış.
Köyü geçtikten sonra Gerdek Kaya Anıt Mezarı’na gidiyoruz. Büyük bir kayanın ön yüzü üçgen alınlıklı bir tapınak şeklinde oyulmuş. Dor düzeninde, sade iki sütun üzerindeki giriş holünün ilerisinde iki mezar odası yer alıyor. Mezar yapısı MÖ 3. yüzyıla tarihlenmiş olmak ile birlikte Roma ve Doğu Roma dönemlerinde de kullanılmış. 1991 yılında restore edilmiş. Önündeki bilgi panosu, maalesef Frig Vadisi’nde gördüğümüz diğer panolar gibi tahrip edilmiş.
Çukurca – Yazılıkaya yolu üzerinde yer alan Areyastis Anıtı, Küçük Yazılıkaya olarak da biliniyor. Geçmişte mezar yapısı olduğu düşünülmüş olsa da son çalışmalara göre tapınak anıtı olarak ifade edilmektedir. Üzerindeki Frigçe yazıt henüz tamamen okunabilmiş değil. Kelimeler bazında bakıldığında ise Ana Tanrıça Kybele’nin gazabını anlatan bir lanet yazıtı olduğu düşünülüyor. Yağmurlu havada tabelasını görmedik ve sapağı kaçırdık. Maalesef Areyastis Anıtı’nı göremedik.
Yazılıkaya Kutsal Alanı – Kral Midas Anıtı
Yazılıkaya Köyü içinde yer alan Yazılıkaya Kutsal Alanı veya Kral Midas Anıtı Frig döneminden günümüze en güzel şekilde ulaşmış en önemli eser diyebilirim. Anıtın çevresinde yürüyüş parkuru açılmış. Turistler için bir otopark ve bilgi ofisi kurulmuş. Her ne kadar Bilgi Ofisi kapalı olsa da bahçesinde bir kaç bilgi panosu okunabilir.
Yazılıkaya Anıtı tüm görkemi ile önümüzde yükseldiğinde heyecanlanmamak elde değil. Kayanın ön cephesi düzleştirilerek işlenmiş kabartmalar ve henüz okunamamış olan Frigçe yazıt merak uyandırıyor. Ana Tanrıça Matar ismi ve sağ tarafta seçilen ilk harfler ile yazılmış “Baba” kelimesi ile Kybele veya Kubaba (Hititçe) kültüne övgü yapıldığı düşünülüyor. Geçmişte bölgede bazı arkeolojik çalışmalar yapılmış ve anıt metal parçalarla güçlendirilmiş görünüyor. Daha alınacak çok yol var gibi!
İlk günün sonunda Yapıldak Köyü’ne yakın, ormanlık bir alanda kamp kuruyoruz.
Ekim ayının sonuna doğru günlerin hızla kısalmakta olduğunu ve karasal iklim gereği güneşin kaybolması ile sıcaklığın hızla düştüğünü unutmamak gerek. Hava kararmaya başlamışken, nemli havanın da etkisi ile epey üşüyoruz ve ancak soba yakarak ısınabiliyoruz.
Sağanak gece tekrar başlıyor ve sabaha doğru sona eriyor. Ertesi sabah, güneş yükselip de çadırımızı kurutana kadar kampta vakit geçiriyoruz.
2- Eskişehir Kümbet Köyü – Afyonkarahisar Ayazini Köyü
Frig Vadisi rotamızın ikinci gününde Eskişehir’de Yapıldak Köyü yakınlarında Asar Kale, Gökbahçe Köyü yakınlarında Bahşeyiş Anıtı’nı, Kümbet Köyü’nü ve Afyon tarafında Ayazini Köyü’nü göreceğiz.
Yapıldak Asar Kale tepesine araç ile veya köy çıkışından başlayan tarlalar arasından geçen toprak yolu takip ederek gidebilirsiniz. Kayalığın içi tamamen oyularak yüzlerce yıl kullanılmış bir kale yerleşimi açılmış. Kayalığın çevresinde sıralanmış farklı desenler ile işlenmiş mezar odaları, güvercin yuvaları ve farklı endemik bitkiler görülmeye değer!
Bahşeyiş Anıtı’na araç ile veya köy merkezinden bir km kadar yürüyerek rahatça ulaşabilirsiniz. Anıt, yekpare bir kayaya oyulmuş olmak ile birlikte üç boyutlu izlenimi veriyor. Bu şekli ile gördüğümüz diğer yapılardan ayrışıyor. Çatısından niş arkasına kadar uzanan kuyu nedeni ile burada Ana Tanrıça adına kurban törenleri düzenlendiği düşünülüyor.
Kümbet Köyü, yol boyunca geçtiğimiz diğer Eskişehir köyleri gibi çok düzenli görünüyor. Sonbahar renkleri buralara çok yakışmış!
Köy, yakın tarihte Selçuklular döneminde de önemli bir yerleşim yeri olmuş. Köyün halen kullanılmakta olan mezarlığındaki taşlar bile adeta bir ören yeri atmosferi taşıyor. Aslanlı Mabet de yekpare bir kaya içinde oyulmuş. Üçgen alınlık içinde kalan aslan kabartmaları ile göz dolduruyor. Anıt mezar müze tarafından koruma altına alınana kadar, aynı kayaya dayanmış köy evinin sahipleri tarafından soğuk hava deposu olarak kullanılmış.
Ayazini Ören Yeri
Kahverengi tabelaları takip ederek Ayazini Köyü’ne varıyoruz. Köy girişinde şatafatlı bir tak yerleştirilmiş ancak yolun devamı oldukça sessiz görünüyor. Roma dönemine tarihlenmiş kaya kiliseleri pek ilgimizi çekmiyor ve köy meydanına doğru devam ediyoruz. Köy meydanına vardığımızda açık gördüğümüz bir tesiste yemek molası veriyoruz.
Ayazini Köyü çevresinde yoğun bir inşaat ve yapılanma çalışması başlamış. Meydanda bir köy kahvesi veya sokakta oynayan çocuklar görmeyi beklerken iş makinaları görüyoruz. Kapısını açık gördüğümüz bir tesiste yemek molası veriyoruz. İşletmeci Yakup bey ile bölgede turizm sektörünün gelişmesi adına süregelen çalışmalar hakkında sohbet ediyoruz. Yakup bey ile daha evvel ki Afyonkarahisar seyahatimizden bahsederken “buralara gelip de bal-kaymak yemeden dönmek olmaz” diyor ve bizi uğurlamadan önce koca bir porsiyon Afyon kaymağı ikram ediyor.
Ayazini Köy Mezarlığı’nın dayandığı kayalık üzerinde Frig dönemi kaya mezarlarını da görebilirsiniz. Bir kaç tanesi için bilgilendirme panoları da eklenmiş. Soylu Mezarı veya Aslanlı Mezar kabartmaları görülmeye değer. Binlerce yıl boyunca aynı topraklar üzerinde yaşamış, farklı diller konuşmuş ve farklı inançlara sahip olmuş insanların sükunet içinde bir arada olabildiği tek yerin mezarlıklar olması da enteresan değil mi?
Yakın zamanda, Emre Gölü çevresinden havalanmış sıcak hava balonlarının çeşitli fotoğraflarını görmüştüm. Bugün, göl çevresinde herhangi bir aktivite veya açık bir tesis göremedim. Maalesef hava bulutlu olduğu için meşhur gün batımı manzarasını da seyredemiyoruz.
Uygun bir kamp yeri bulmak için göl kıyısından ayrılıyor ve ormanlık alana doğru devam ediyoruz.
3- Afyonkarahisar İhsaniye – Göynüş Vadisi ve Emre Gölü
Frig Vadisi’ndeki son günümüzü daha ziyade coğrafi güzellikleri görecek şekilde planlamıştım. Soğuk bir gecenin ardından sabah kahvaltı ve eşyaları toplamamız öğle saatini buluyor. Emre Gölü kıyısına dönüyor ve karşısındaki Arslankaya Tapınağı’nı inceliyoruz. Sabah ışığı ile kaya üzerindeki işçilik detaylı şekilde görünüyor.
Yakın çevrede Göynüş Vadisi’nde yer alan Aslantaş , Yılantaş ve Maltaş Mezar Anıtlarını da görebilirsiniz. Maltaş Anıtı çevresinde yakın zamanda yürütülen arkeolojik çalışmalar neticesinde anıtın büyük bölümü gün yüzüne çıkarılmış. Vadideki Frig dönemi mirasları MÖ 8.-6. yüzyılllara tarihleniyor.
Memeç Kaya Kilisesi önünde kısa bir fotoğraf molası verdikten sonra Uşak’a doğru devam ediyoruz. Burayı 2008 tarihli fantastik komedi filmi Arog sahnesi olarak da hatırlayabilirsiniz. Frig Vadisi rotamızı wikiloc uygulaması üzerinden daha detaylı olarak görebilirsiniz.
Frig Tarihi
Friglerin ataları, M. Ö. 11. yy’dan başlayarak Trakya tarafından boğazları aşarak Anadolu’ya göç etmiş, Balkan asıllı Brigitler olarak biliniyor. Anadolu’da yaklaşık dört yüzyıl boyunca yayılmış ve zengin bir kültürel miras bırakmışlar. MÖ 9-6 yüzyıllar arasında çevredeki volkanik dağların tüfleri ile örtülü vadide yerleşmiş, kolay işlenebilir kayaçları oyarak veya yontarak barınmışlar.
Başkentleri Gordion (Yassıhöyük – Polatlı Ankara) olmuş. Eskişehir’de yer alan Pessinus (Ballıhisar Köyü) diğer bir önemli Frig kenti iken Midas (Yazılıkaya Köyü) ise Ana Tanrıça Kybele’ye adanmış. Frigleri daha iyi tanıyabilmek için bu iki şehri de rotanıza eklemelisiniz. Biz bu kez alacaklıyız!
Frigler zamanında ve hatta İngiliz seyyahların (19 yüzyıl) anılarında bugünkü Dağlık Frigya bölgesinin sık ormanlar ile kaplı olduğu tarif ediliyor. Eski Yunan belgelerine göre de Frigler tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlar. Bağ ve bahçelerden verimli ürünler elde etmiş, büyük sürüler beslemiş ve özellikle at yetiştirmişler. Hitit Devletinin çökmesi ile boşalan kentlere yerleşmiş, doğuda Asurlular ile ve batıda Ege kentleri ile ticaret yapmışlar.
Frig Medeniyeti ve Frig Sanatları
Bugün ziyaret edebildiğimiz kaya mezarları, kaleler ve ana tanrıça Kybele’ye adanmış sunaklar o günlerden miras kalmış. Roma ve Doğu Roma (Bizans) çağlarında da kullanılmaya devam edilmiş bu yapılarda çeşitli dini motifler, yazı ve fresk izleri de görülebilir.
Frigler kaya oymacılığı kadar maden ve ağaç işçiliğinde de oldukça gelişmişler. Dönemi için teknolojik başarı olarak değerlendirilen pek çok günlük kullanılan eşya ve aksesuar geliştirmişler.
Dokumacılıkta kullandıkları teknikler ile keçi kılından tapates isimli halılar ve kilimler dokumuşlar. Dokuma yöntemleri ile gelecek Anadolu uygarlıklarını da etkilemişler.
Seramik üretiminde geliştirdikleri yöntem ile geometrik desenli ve stilize hayvan motifleri ile süslü eşyalar üretmişler. Tapınak yapılarının dış cephelerinde renkli kabartmalarla süslü seramik levhalar ile kaplama izleri tespit edilmiş. Tüm bu eserler daha sonraki bir çok kültüre de örnek oluşturmuş.
Frigler, müzik sanatında da tarihe önemli izler bırakmış. Müzik alanındaki kabiliyetleri ile başta antik Yunan müziği olmak üzere klasik Batı müziğine katkı sağlamışlar. Günümüzde “Frig Makamı” (Phrygian mode) veya “Frig Gamı” (Phrygian scale) şeklinde anılan kural yapısı, antik çağlardan günümüz bestelerine kadar ulaşmış.
Friglerde müzik kadar hikaye anlatıcılığı oldukça yaygınmış. Friglerden günümüze sayısız efsane ulaşmış. İlkokul çağlarından hatırladığımız Kral Midas’ın eşek kulakları ise en meşhur Frig efsanesine konu olmuş.
Flüt ve vurmalı bir çalgı olan simbal gibi müzik aletleri de yine Frig sanatının izlerini taşıyor.
17-19 Ekim 2021