Ana sayfa » ah o gemide ben de olsaydım!
Korcula Adası üzerindeki tarihi şehir yüksek sur duvarları ile korunuyor.

ah o gemide ben de olsaydım!

Mineral ve taş parçalarından oluşan kayaç kayalar erimiş ve yüksek yaylalar alçalmış. Ortaya çıkan boşlukları Adriyatik Denizi’nin soğuk suları doldurmuş. Gel zaman git zaman Dalmaçya kıyılarınında pek çok komşu yarımada ve ada belirmiş. Böyle eşsiz bir coğrafyada kurulu Hırvatistan şehirleri, deniz tatili için oldukça keyifli alternatifler sunuyor. Korcula Adası’nı gezmek ve denizinde serinlemek için sabırsızlanıyorum!

Tatil rotam Tuna boylarından başladı ve Dalmaçya kıyılarına doğru devam etmekte. Keyifli bir deniz tatili için önce Dubrovnik’e geldim. Buradan batıda Split’e doğru sahil yolundan devam etmek istersem tekrar Bosna Hersek’e giriş ve çıkış yapmam gerekecek. Bu güzel havada daha fazla otobüste zaman geçirmek ve vize prosedürleri ile zaman kaybetmek istemiyorum.

Korcula Adası’na ulaşım

Dubrovnik’den sonra karadan değil de Hırvatistan adaları üzerinden yola devam edeceğim. Bu rota üzerinde, ana karadan adlalara ister araç ister katamaran ile gidebilirsiniz. Bazı adalar birbirlerine kısa köprüler ile bağlanırken kimileri arasında da arabalı feribot seferleri var. Yolculuğu planlarken feribotların zaman çizelgesini kontrol etmekte fayda var!

Yekpare bir yolculuk için adalar arası geçişte katamaran kullanıyorum. Sadece yaya yolcu (bazı seferlerde bisiklet dahil) kabul eden katamaranların hareket saatleri mevsimlere, haftanın günlerine ve hava şartlarına göre değişkenlik gösteriyor. Dubrovnik’de feribot veya katamaran için aynı liman (Gruz Limanı) kullanılıyor. Adalarda ise farklı alternatifler olabiliyor. Seyahat edeceğim adaları belirlerken birbirleri arasında ulaşım alternatiflerine ve sefer saatlerine de dikkat ettim.

Dubrovnik – Korcula arası katamaran bilet ücreti için 90 kuna ödedim. Deniz yolculuğu 2 saat 45 dakika sürdü. Dubrovnik’den güneş doğarken ayrılıyor ve güneşli bir güne, Korçula Adası’nda ikinci kez günaydın diyorum.

Korcula Adası'nı çevreleyen surlarından içeri, eski şehre giriş kapısı
Korcula Adası’nı çevreleyen surlarından içeri, eski şehre giriş kapısı

 

Katamarandan inip adaya adım attığımda etrafımı evini, odasını kiralamak isteyen insanlar sarıyor. Korcula Adası’nda bir kaç kasaba var. Seyahat öncesinde, merkez kasabada bir hostelda rezarvasyon yapmıştım. Ev sahibi Joseph çok kibar ve yardımcı. Joseph de diğer Hırvat ev sahiplerim gibi önceki akşam bana SMS göndermiş. Sabah da beni karşılamaya gelmiş. Ben ise telefonuma geç gelen SMS’i ve kalabalıkta ismim yazılı kartı görmemiştim. Elimdeki rezervasyon formunda yazan adrese göre evi rahatça buldum.

İki gece konakladığım taş ev, namı değer Cukarin Pastanesi’nin önünden geçen sokakta, bir kaç ev ileride solda kalıyor.

Cukarin Pastanesi

Meşhur pastane, ödüllü bir şefin girişimcilik hikayesi olarak açılmış. Yerel malzemelerle hazırlanan ev yapımı geleneksel tarifleri ile tanınıyor. İçerisi mis gibi vanilya ve tarçın kokuyor. Pastane sadece sabah 9-12 ve akşam üzeri 18-21 arasında açık!

Önceki gün Dubrovnik’de zehirlendikten sonra halen pek bir şey yiyemedim. Maalesef bu leziz kurabilyelerden de alacaklı ayrılıyorum!

Korcula Adası’nda her sokak plaja çıkıyor

Odaya yerleşmem ve toparlanıp çıkmam öğle saatini buluyor. Şehrin tarihi sokaklarını gezmeden önce kendimi buz gibi deniz suyuna bırakmayı tercih ediyorum. Şehir burçlarını arkama alıyor ve sola kıvrılan caddeyi takip ediyorum. İnsanlar yol boyunca her taşın üzerinden denize giriyor. Beş dakika kadar yürüdükten sonra çakıl bir plaja ulaşıyor ve havlumu seriyorum.

Dalmaçya kıyıları çakıl ve kayalık. Yanınızda deniz ayakkabınız yoksa bile seyyar büfelerden uygun fiyata alabilirsiniz. Deniz ile pek aram olmasada buradaki cam gibi denizden çıkmak istemiyorum!

Sakin denizin derinliği boyumu geçmiyor. Ayaklarımın arasından geçen küçük balıkları kovalayarak serinliyor ve bir kaç saat plajda uzanıp dinleniyorum. Burası durgun, sığ ve temiz denizi ile çocuklar için de çok uygun.

Dalmaçya kıyı tipinin bir özelliği de kıyısının dar olması ve aniden derinleşmesi imiş. Kıyılardaki emniyet şeritlerinin denizin derinleşmesine izin vermeyecek kadar yakın olmasını buna bağladım. İnsanlar evlerinin önünden denize girebiliyor; ne kadar güzel!

Eve dönüp üstümü değiştiriyor ve şemsiyeli meydanda menüdeki en sade pizzayı sipariş ediyorum (30 kuna).

Korcula Adası'nda bir meydan
Korcula Adası’nda bir meydan

Marco Polo ve Korcula Adası’nda gezilecek yerler

Korçula büyük bir ada ve her kıyısında farklı bir şeyler keşfetmek mümkün. Güneş batana kadar, sur içinde kalan eski şehrin taş sokaklarda dolaştım ve fotoğraf çektim. Gün batımında ise sahilde yürüdüm.

Tarihi Korcula sokaklarında gezerken vitrinlerde gümüş telkari eserler görüyorum. Adanın yerel el sanatlarından birisi imiş. Adalılara özgü meslekler arasında deniz savaşlarında nam salmış gemilerin yapımındaki ustalıkları, taş duvar işçiliği ve oymacılık sayılabilir.

Adasının batı limanı Vela Luka, merkez Korçula kasabasına 50 km mesafede. Bu limandan devam eden yürüyüş patikasının sonundaki Vela Spila tepesi, 20 bin yıl öncesine tarihlenen arkeolojik kalıntılara ev sahipliği yapan büyük mağara ile tanınıyor. Merkeze 15 dakika mesafedeki Lumbarda kasabasında bulunan MÖ 3. yy’a ait Yunanca tabletler bölgenin Hırvatistan’ın en eski kasabası olduğunu kanıtlıyor.

Korcula adasının taş sokakları
Korcula adasının taş sokakları

Tarih, müzik ve Moreska dans gösterisi

Adadaki yerleşkenin tarihi 1214’e geriliyor. Ada tarihine bakıldığında ise, 1571’de Osmanlı’ya ve 1797’de Napolyon’a karşı verilen mücadeleler önemli yer tutmakta. Ada, Fransız komutanın ardından Habsburglar, Sırp Krallığı, Hırvatlar, Slovenler tarafından da işgal edilmiş. Sosyalist Yugoslavya iktidarlarından sonra ise bugünkü bağımsızlık 1991’de Hırvatistan’ın kurulması ile kazanılmış. Adada, ortaçağdan bu yana farklı kültürlerin bir arada yaşamış. Bugün ise ada sokaklarında gezerken farklı mezheplere ait kiliseler ve müzeler görüp ziyaret etmek mümkün.

Korcula Adası her sene Eylül ayının ikinci haftasında Uluslararası bir müzik festivaline (korkyrabaroque) ev sahipliği yapıyor.

Adaya özgü kılıçlı bir dansı gösterisi ise turistler arasında oldukça popüler. “Moreska” isimli gösteri, iki Kral arasında kalan bir prensesin hikayesini anlatıyor. Gösteri, Prensesi’n Beyaz Kral’a aşkını ilanı ile başlar ve Prensese aşık Kara Kral’ın onu kaçırması ile sürüklenir.

Dört asırdan uzun süredir, pek çok Adriyatik adasında yaygın olarak sergilenmekte iken bugün sadece Korcula’da yer etmiş görünüyor. Meşhur kılıç kavgasını iyot kokan yaz aylarının ancak belirli akşamlarında, önceden rezervasyon yaptırarak seyredebilirsiniz.

Yerel dansın doğasını daha iyi anlayabilmek için romantik hikayesinin yanısıra tarih akışına da bakmak gerekir. Gösteri, Adriyatik kıyılarına hakim Katolik Haçlılar ile Müslüman Osmanlılar arasındaki mücadele ile başlar. Osmanlı donanmasının Akdeniz’deki ilk mağlubiyeti olan İnebahtı Deniz Muhaberesi (1571) ile neticelenir.

* * *

Cuma gününü Hvar’da geçireceğim. Sabah 6’da ve öğleden sonra 14:15’de olmak üzere Korcula’dan Hvar Adası’na günde iki sefer var:. Yaklaşık iki saat süren deniz yolculuğunun ücreti ise 70 kuna. Yaz yoğunluğunda geç kalmadan yer bulabilmek için biletimi sabah erken saatte meydandaki satış ofisinden alıyorum.

Korcula’dan ayrılmadan önce, tarihi şehri bir kez de viyolonsel sanatçısı Ana Rucner’in gözünden izlemek isterseniz buradan buyrun!

28.08.2014

9 thoughts on “ah o gemide ben de olsaydım!

  1. Geri bildirim: Lavanta kokulu ada: Hvar
  2. Geri bildirim: Lavanta kokulu ada: Hvar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir